Üç bölümden oluşan “Alışkanlıkların Gücü” kitabının ilk bölümü, yazdığım gibi, inanılmaz faydalı bir “Bireysel Alışkanlıklar” bölümüydü. İkinci bölüm olan “Kurumsal Alışkanlıklar” ve üçüncü bölüm olan “Toplumsal Alışkanlıklar”dan–açıkçası–pek bir beklentim yoktu, ama neredeyse ilk bölüm kadar, belki ilk bölümden daha bile fazla heyecanlandırdığı yerleri oldu.
Önce şunu söyleyeyim: Bu kitabın ilk bölümü bir kişisel gelişim kitabı, ikinci bölümü bir pazarlama kitabı, üçüncü bölümüyse bir siyasal iletişim kitabı. Şaka yapmıyorum. Kitabın yazarı Charles Duhigg, nöroloji bilimini de işin içine katarak, üç kategoriye birden girebilecek tek bir eser yaratmayı başarmış. Üstelik ilk bölüm dandik kişisel gelişim kitaplarından daha iyi, ikinci bölüm de klasik pazarlama kitaplarından daha çok şey anlatıyor. (Üçüncü bölümü karşılaştırabileceğim başka bir siyasal iletişim kitabı okumadığım için, yorum yapamayacağım.) Bu açılardan bakınca Charles Duhigg’e hayran olmamak elde değil.
İkinci bölüm hakkındaki yorumlarıma döneyim:
İkinci Bölüm: Başarılı Organizasyonların Alışkanlıkları
Bir kurumu yönetmiyor olmama (hatta bir kurumda da fiziksel olarak çalışmamama) rağmen ikinci bölüm, tahminimden daha fazla keyif verdi. Bunda elbette şunun da etkisi var: Bölümde anlatılanlar yalnızca kurumlara değil, her türlü organizasyona ve hatta yine bireyin kendi başına da uygulayabileceği şeyler. Bu bölümde verilen örneklerin çeşitliliği, anlatılan konuların genişliğiyle ilgili bir fikir verecektir:
- Alcoa’nın başına gelen yeni bir CEO’nun kurumun alışkanlıklarını değiştirip gelirleri artırması
- Michael Phelps’in yüzme rutinini mükemmelleştirerek olimpiyatlarda altın madalyalar kazanması
- Starbucks’ın başarısının, çalışanlarının iradeleriyle olan bağlantısı
- İskoçya’da bir hastanenin yaşlı hastalarının, iradelerini geliştiren ufak zihin egzersizleriyle çok daha hızlı biçimde sağlıklarına kavuşması
- Rhode Island Hastanesi’nde bir hastanın ölümü ardından yaşanan doktor-hemşire krizinin çözümlenmesi
- Londra Metrosu’nda 1987 yılında çıkan yangının, metro yönetimini değiştirmesi süreci
- Amerikan Target süpermarket zincirinin müşteri verileri yoluyla müşterilerin alışkanlıklarını (hamile kadınları doğurmadan önce tespit edecek kadar) tahmin edebilme yeteneği
- Outkast’in “Hey Ya” isimli eserinin nefret edilen bir şarkıdan bir “hit parça”ya dönüşüm süreci
Bireysel alışkanlıkların anlatıldığı ilk bölümde çizilen “işaret, rutin ve ödül döngüsü” (ve bu döngüyü tetikleyen arzu) konsepti, ikinci (ve üçüncü) bölümde de tekrarlanıyor ve yukarıda verilen tüm örneklere uygulanıyor. Kitap bu noktada, kitabın sonunda açıklayacağı “Her şey bir alışkanlıktır.” iddiasını kanıtlamaya başlıyor.
Bir sonraki yazımda da, bana belki de en çok heyecan veren üçüncü bölümü anlatacağım.