Başbakan’ı umursamamak

Recep Tayyip Erdoğan’ın (ve takımının) gündem değiştirme taktiği artık ayan beyan ortadadır:

  1. Farklı bir gündemin odağında aşırı bir çıkış yap,
  2. Milletin laf yetiştirmesini bekle, sessiz kal,
  3. Gündem değiştikten sonra hem yeni, hem eski gündemi istediğin gibi kontrol et.

Dikkatlice izlerseniz, her değişen gündemden önce, sarsıcı bir Tayyip Erdoğan açıklaması göreceksiniz. Uludere’de böyle oldu (“Kürtaj” açıklamalarını hatırlayın.), Reyhanlı’da böyle oldu (İçki yasağı yasa tasarısının zamanlamasını düşünün.), Gezi Parkı eylemlerinde de böyle oluyor.

“Başbakan, gündemi sarsan açıklamalarda bulundu!” cümlesindeki “gündemi sarsmak” deyişi de buradan geliyor. Bunu yapan ilk kişi Erdoğan değildi çünkü: Turgut Özal’ın da zamanında bu konuda çok yetenekli olduğunu söylüyorlar. (Ben, Özal’ın vefatında 5 yaşındaydım; o yüzden kesin bir şey diyemem.)

Özellikle 2007 seçimlerinden sonra, Recep Tayyip Erdoğan bu taktiğe defalarca başvurdu. Halkın tamamının ve muhalefet partilerinin bile bu taktiğe kandığını gördükçe de, aynı şeyi yapmaya devam etti. Bu şekilde ne yasalar geçti, ne gündemler değişti; şimdi saymaya kalksak ağzımız açık kalır, utancımızdan konuşamayız.

Çözüm nedir?

Çözüm, basittir: Başbakan’la ilgilenmeyeceğiz, onun açıklamalarını umursamayacağız. Ona laf yetiştirmeyeceğiz, cevap vermeye çalışmayacağız. Böyle yapınca, gündemimiz aynı kalacak.

Gündemi değiştiremeyince Erdoğan, Gezi Parkı olaylarında yaptığı gibi, bir üst perdeden yapacağı daha sert açıklamalarla gündemi değiştirme çabasına devam edecek. Yine umursamayacağız. Yine cevap vermeyeceğiz.

Erdoğan gerçek gündemle ilgilenmediği sürece, bu böyle devam edecek. Bu sefer ne ortaya çıkacak, biliyor musunuz? Herkese “marjinal” demeyi çok seven Başbakan, yürüyen gündemle hiç ilgilenmediği için, kendisi marjinal konumuna düşmüş olacak.

Aynı anda iki gündemi birden konuşamaz mıyız?

Bu bir işe yaramıyor. Dikkatli bakarsanız, aynı gün içerisinde iki gündeme hiçbir zaman aynı ağırlığın verilemediği görülecektir. Bir günde iki gündem olmaz demiyorum ama ağırlık bir gündeme verildiğinde, diğer gündemin soğumasına müsaade edilmiş oluyor.

Ha, şu da var: Eğer Başbakan’ın ortaya attığı yeni gündem, yürüyen gündeme yedirilebiliyorsa, o zaman bu yeni gündem de yürüyen gündeme güç verecektir, dolayısıyla iki gündem birleştirilerek konuşulabilir. Bunun en güzel iki örneğini, Başbakan, Gezi Parkı eylemleri gündeminde verdi: Gündemi değiştirme maksatlı “onlar çapulcu” ve “iki ayyaş” muhabbetlerini açmaya kalktı ama bu iki kelime, direnişin simgeleri oldu.

Ama hakkını vermek lazım, Başbakan böyle hataları nadiren yapıyor. O yüzden her yeni gündemi eskisine eklemeye çalışmamalı, yürüyen gündeme daha çok dikkat etmeliyiz.

Sonuç

Özetlersem, önerim şudur: Başbakan’ın gündem değiştirme amacıyla yaptığı açıklamalarına itibar etmezsek, yalnızca bunu yaparsak (yani Başbakan’ı umursamazsak), Başbakan’ın elindeki o dillere destan gündem değiştirme gücü bir anda yok olacaktır. İnsanların günlük hayatta ve sosyal medyada konuştuğu şey, önem verilmesi gereken gündem maddesi olduğu sürece, o gündem değişmez.

Tabii bu hareketin yalnızca halk içinde ilerlemesi değil, Meclis’tekilere de yansıması gerekiyor. Ve tabii bu konuda en büyük görev, Başbakan’ın her sözüne yanıt vererek onun peşinden gitmeyi adeta görev edinmiş muhalefet partilerine, bu partilerin liderlerine ve Meclis’teki milletvekillerine düşüyor. Başbakan’ın gündem değiştirme maksadıyla yapacağı her açıklama, “Bizim gündemimiz bu değil, o yüzden yanıt vermeye gerek duymuyoruz.” cümlesiyle geçiştirildiğinde, Başbakan ne yaparsa yapsın gündemi değiştiremez. Meclis’teki her görüşmenin teması Başbakan’ın bir açıklaması olmadığında, yürüyen gündem yürümeye devam edecektir.

Sevgiler.

Barış Ünver
09 Haziran 2013

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.