Blog yazmak, boş zamanlarınızda yaptığınız bir etkinlik, değil mi? Hatta boş zamanlarınızda bile, yapabilecek hiçbir şey kalmadığında blog yazmak aklınıza geliyor, yanlış mıyım?
Bu söylediklerim maalesef benim için, Beyn için geçerli. Beyn’e yeni yazı girme dürtüsü, bende iki şekilde oluşuyor: Ya cidden gaza gelip, her şeyi bırakıp yazıyorum; ya da oyun oynamak, dizi veya film izlemek dahil her şeyden sıkıldıktan sonra “Beyn’e yazı yazayım bari.” diyorum.
Bunu fark ettikten sonra, bu saçma düşünceyi nasıl düzeltebileceğimi düşündüm. Aklıma, kendi kendime bir “yazı kotası” uygulama fikri geldi. Ayrıca bunu tüm blog yazarlarına da tavsiye edebileceğimi düşündüm, gaza geldim ve bu yazıyı yazmaya oturdum! :)
Fikir basit: Her ay, o ay kaç yazı yazacağımızı önceden planlayacağız. Bu plan sadece bir sayıdan ibaret olacak ve o sayıyı gözümüzün önünde (mümkünse ziyaretçilerin de gözünün önünde) tutacağız. Böylece o kotayı doldurmak için daha fazla çaba harcama ihtimalimiz doğacak.
Fikri biraz deşelim, geliştirelim:
“Boş zaman etkinliği” kategorisinde yükseliş
En tembel blog yazarı bile o ay kotasını doldurmak, hatta kotasını geçmek için çaba harcayacak. Çünkü artık kendisine de olsa bir söz vermiş olacak ve o sözü tutmak için, hiç değilse geçmişe göre daha fazla çabalayacak.
Peki bu, blog yazma işini boş zaman etkinliğinden çıkaracak mı? Zannetmiyorum. (Bu arada söylememe gerek yok ama, para kazanmak için blog yazanlar müstesna. Onların işi blog yazmak olduğundan dolayı blog yazmak onlar için bir boş zaman etkinliği değil.) Blog yazmak sizin için bir boş zaman etkinliği olmaya devam edecektir ama artık her şeyden sıkıldıktan sonra yazmayacaksınız; blog yazmak sizin öncelikli boş zaman etkinliklerinizden biri olacak. Hatta eğer kendinize verdiğiniz bu söze gerçekten dikkat edecek olursanız, ay sonunda kotayı doldurmak veya kotayı aşmak için boş olmayan zamanınızda da blog yazmayı isteyeceksiniz.
Okurlarınıza da bu kotayı duyurun
Okurlarınızın “Ayın sonuna geliyoruz, senin daha 7 tane yazın var arkadaşım, ne iş?” diye başınızın etini yemesi hoş olmaz mıydı? Okurlarınıza, ayda kaç tane yazı yazmayı hedeflediğinizi duyurun. Bu şekilde yalnızca kendinize değil, okurlarınıza da bir söz vermiş olacaksınız.
Olur da bir “yazı kotası” yazısı yazarsanız, bana da bir selam çakmanız beni gururlandırır :).
Gerçekçi bir kota belirlemelisiniz
“Ben her gün 2 yazı yazacağım, ayda 60 yazı yazacağım ulen!!” diyerek kendinizi gaza getirirseniz, o gaz 2 gün sonra söner. Akıllıca bir plan yapın: Günde, haftada veya ayda kaç saat boş vaktinizin olduğunu hesaplayın ve bu boş vaktin yarısını alıp, bu süre zarfında kaç tane yazı yazabileceğinizi düşünün. Her ihtimale karşı onun da yarısını alın. Kotanız bu olsun.
Örneğin günde 2 saat boş vaktiniz var diyelim. Haftada 60 saat eder. Yarısını alın, 30 saat etti. Bir yazıya 1 saat ayırdığınızı düşünürsek, ayda 30 tane yazı yazabilirsiniz… ama yazmazsınız. Gerçekçi olun. Sayıyı yine ikiye bölün ve aylık kotanızı 15 yazı olarak belirleyin.
Sayıyı çok yüksek belirlememeniz, şunun için önemli: Eğer kotayı dolduramazsanız, gelecek ay kendinize verdiğiniz sözü yine tutmama ihtimaliniz artar. Rejimini bir-iki gün aksatan insanların sonradan rejimi unutmaları gibi, siz de kotanızı doldurmazsanız gelecek ay “Ne kotası yaa, bak Muhteşem Yüzyıl başlıyor.” diyerek kota fikrinden vazgeçebilirsiniz. Halbuki kotayı doldurursanız, ayda 5 yazılık bir kotanız da olsa kotayı doldurduğunuz için bedavaya mutlu olursunuz. Hatta kotayı bir-iki yazıyla aşmayı da başarabilir, mutluluğun üstüne gurur da duyabilirsiniz :).
Sizce bu nasıl bir fikir?
Bu kota fikrinin, kendine verdiği sözleri tutabilecek herkese faydalı olacağını düşünüyorum ama sizin fikirlerinizi de merak ediyorum. Sizce bu nasıl bir fikir? Fikri geliştirebilir miyiz? Görüşlerinizi bekliyorum.
(Bu arada ben de Beyn’de, gün özetleri hariç ayda 10 yazı yazacağımı vaat ediyorum. Eğer bu kotayı doldurmazsam ay sonunda hesap sormak serbest! :))
(Düzeltme: Ayda 5 yazının daha iyi olacağına karar verdim. – 26 Ekim 2012)