Yalan olmasın, rahat geçiyor. Yine yalan olmasın, rahat batıyor.
Uykumu düzene sokmak istiyorsam, alarmı kurduğum saatte uyanıyorum. Uykumu düzene sokma kararımın üzerinden 1 hafta geçtiyse, alarmı kapatıp geri yatıyorum ve öğle vakti uyanıyorum. Kendime iyi davranıyorsam ses çıkarmıyorum, kötü davranıyorsam kızıyorum kendime, küfür ediyorum.
Uyanma faslı bitti mi? Erken uyandıysam öğlene kadar, öğlen uyandıysam öğleden sonraya kadar bilgisayar başında, internette geziniyorum. Çalışmam gerekiyorsa, çalışıyorum. Kendimi kaptırırsam iyi çalışıyorum ama genellikle biraz çalışıyorum. Hava güzelse, canım sıkıldığında dışarı çıkıp gezdiğim oluyor.
Akşamları, yemeğimi yedikten sonra bazen film veya dizi izliyorum. Bazen internette gezinmeye devam ediyorum. Bazen çalışmaya devam ediyorum. Bakın burası çok enteresan: En değişken zamanlarım akşam vakitleri oluyor.
Geceye doğru, eğer uykum gelmediyse huzursuzlanıyorum. Öyle yapınca uykum daha da kaçıyor. Ama sakinsem genellikle uykumun geleceğini düşünüyorum ve paniklemiyorum. 12’ye doğru, günün son sayfalarını geziyorum falan…
1’de bilgisayarı kapatıyorum. Uykum olsa da, olmasa da kapatıyorum. (Sabahlamayı düşünüyorsam bu kuralı bozuyorum ama bozmamam lazım.) Uykum varsa, yatağımın yanındaki dergileri (çoğunlukla Uykusuz veya Popular Science) veya hafif bir kitap (çoğunlukla roman) okuyorum. Yoksa, daha ağır bir kitap alıp salona geçiyorum, kitabı orada okuyorum.
Yeterince uykum gelince de uyuyorum.
Not: Dışarıda herhangi bir işimin olmadığı günleri yazdım. Normal şartlar altında haftanın en az 4 günü dışarıda bir işim oluyor; eve tıkılıp kalıp, delirmeye fırsatım olmuyor.
İkinci not: Neden yazdım şimdi ben bunu? Hani bilgisayarınız yanıt vermediğinde klavyenin tuşlarına rastgele basıp, bir şey olmasını ümit edersiniz ve bazen gerçekten de tuşlara basmak sorununuzu çözer ya, hah, bu yazı da o hesap. Günlerimi gözden geçirirsem belki uyku sorunlarımı ve/veya “öteleme” sorunumu çözecek bir ışık yakarım kafamda. O yüzden.