Kader, herhalde, inanç konusunda en yanlış anlaşılan kavramlardan biri. Üstelik inançlılar da, inançsızlar da aynı yanlış “bilgiyi” takip ederek inanıyorlar veya inanmıyorlar. Çoğu insan şu önermelerle düşünüyor:
- Yaratan, evreni, zamanın başlangıcından sonuna kadar bir bütün olarak yaratmıştır.
- Yaptığımız ve yapacağımız her şey önceden belirlenmiştir.
- Özgür irade diye bir şey yoktur; yaşadıklarımız, düşündüklerimiz, yaptıklarımız üzerinde kontrol sahibi değiliz.
Çoğu inançlı insan bu önermelerle kadere inanırken çoğu inançsız insan da bu önermelerle kader inancını (ve inançları) eleştiriyorlar veya kötülüyorlar.
Benim önereceğim farklı bir yol var: İlk iki önerme, üçüncü önermedeki sonuca varmak zorunda değil. İlk iki önermeyi kabul etsek bile özgür irade sahibi olduğumuz sonucuna varabiliriz.
Bir düşünce deneyi
Hadi tanrı olalım. Yok, şirk koşalım demiyorum, bulunduğumuz evreni yaratmaktan bahsetmiyorum: Bizim altımızda bir boyut açalım ve orada bir evren simülasyonu yaratalım. Bunu nasıl yapacağız? Elimizdeki en güçlü iki yaratma aracından biriyle: Sanat veya programlama. Hikâye yazarak veya resim yaparak da bir evren yaratabiliriz ama çok soyut olur, takibi zor olur; o yüzden programlama örneği üzerinden gitmek istiyorum.
Deneye başlayalım.
- Bu dünyadaki en iyi yazılımcısınız ve elinizde dünyanın en güçlü kuantum bilgisayarlarından oluşan bir ağ var. Başlangıcından sonuna kadar bir evren simülasyonunu yazacak kadar güçlüsünüz yani.
- Yazdığınız programdaki “zaman” kavramını istediğiniz gibi yönetebiliyorsunuz; üstelik bu “zaman” tek bir çizgiden oluşmuyor ve yaratılan evrendeki her temel parçacığın her hareketi ve bütün parçacıkların tüm hareketlerinin tüm kombinasyonları, o “zaman”ın başlangıcından sonuna kadar ayrı çizgilerle ifade edilebiliyor.
- Basitleştirerek bir örnek verelim: Evrenin başlangıcındaki “büyük çıtlama” sonrası oluşan ilk temel parçacık orijin noktasına göre sağa, sola, yukarı, aşağı, öne ve arkaya gitti ya, hah, başlangıç noktasından itibaren altı çizgi oluştu bile. Bir sonraki karede 36 çizgi daha oluşacak.
- Ve elbette, evrenin yaratıcısı olarak bütün bu çizgileri istediğiniz gibi “görüntüleme” olanağınız var.
- Yazdığınız program içerisinde, bir canlı yaratmak istediniz ve bu canlının hayatını başından sonuna kadar izliyorsunuz. Elbette attığı her adımla birlikte atmadığı her adımı da “görüntüleyebiliyorsunuz”. Sizin belirlediğiniz yönergelere göre doğru adım atarsa bir kapıya, yanlış adımlar atarsa bir başka kapıya ulaşıyor. Hangi adımları atacağını kendisine bıraktınız.
Deneyi bitirelim.
Kader yol değil, haritadır
Aklınızdan bir sayı tutun. 3 mü tuttunuz? 7 mi? İrrasyonel bir sayı mı tuttunuz? Zerre kadar fark etmez: Gerek çoklu evren teorisine göre, gerekse İslam inancına göre hangi sayıyı tuttuysanız, tutmadığınız bütün sayılar için bir uzay-zaman noktası mevcut. Bu seçimi siz yaptınız ama yapmadığınız seçimleri yapan sonsuz sayıda kopyanız var, başka evrenlerde. Siz, bu evrenden sorumlusunuz.
Kader konusunda düştüğümüz en büyük yanılgı, onu tek bir çizgi gibi düşünmek. Hâlbuki kaderi çok boyutlu bir harita gibi düşünmeliyiz. Yazının görselini belirlerken, büyüğünden küçüğüne binlerce dalı olan bir ağacı seçmemin sebebi de bu: Büyüğünden ayrılan her dal, hayatınızda yaptığınız bir seçimi simgeliyor. Sizi de ağacın dibinden en ufak dal parçasına kadar yürüyen bir karınca simgeliyor. Tıpkı zamanın sonsuz bir fraktal oluşu gibi, sizin kaderiniz de o sonsuz fraktalın sonsuz bir alt-fraktalı.
Yaratıcınızın (ben ona Allah diyorum) yarattığı evrenlerden birinde yaşıyorsunuz. Yaratmadığı bir evren olduğunu da düşünemezsiniz (elbette her şeyi yarattı) ama siz bu evrende bulunuyor, bu hayatı yaşıyor, bu yazıyı okuyorsunuz. Bunu kendi özgür iradenizle yapıyorsunuz. Seçimleriniz size ait, seçmedikleriniz de size ait… ama siz bu evrendeki seçimlerinizden sorumlusunuz.
Kader, kadar, miktar, takdir
Kafanız yeterince yanmadıysa, yazının sürpriziyle bitireyim: Kur’an-ı Kerim’de “kader” kavramı, yalnızca “oran, süre, ölçü, seçim (takdir)” gibi anlamlarla geçiyor. Deterministik kafayla “her insanın hayatının başından sonuna kadar belirlenmesi” düşüncesi Kur’an’dan değil, Kur’an yorumlarından çıkan bir düşünce.
Bunu ben demiyorum, zaten bunu diyecek dinî bilgi seviyesine sahip değilim. Ama Emre Dorman, “101 Soruda Kur’an” kitabındaki 19. konu başlığında (“Kur’an’a göre kader nedir? Allah her şeyi biliyorsa bizi neden denemektedir?”) bu konuyu Kur’an ayetlerine dayanarak açıklıyor. Dikkatinizi çekerim: Kendi yorumunu katmıyor, konuyu Kur’an ayetlerine atıfta bulunarak açıklıyor. İsterseniz satın alabilir, isterseniz ücretsiz PDF’i indirip okuyabilirsiniz.
Sonuç olarak, doğru yerden başlayıp yanlış bir noktaya ulaşmışız:
- Yaratan gerçekten de evreni, zamanın başlangıcından sonuna kadar bir bütün olarak yarattı.
- Yaptığımız ve yapacağımız her şey önceden belirlenmiştir.
- Ama bu iki gerçek, özgür irademizin olmadığı anlamına gelmiyor. Yaptığımız seçimlerin yanında yapmadığımız seçimler de yaratıldı; sadece biz o evrenlerde değil, bu evrende yaşıyoruz ve doğal olarak bu evrenden sorumluyuz.
Sevgiler.