Blog yazarları ziyaretçileri mi, takipçileri mi önemsemeli?
Biraz ilginç bir yazı olacak ve bunu herkes kabul etmeyecek. Çünkü bu yazıda ziyaretçilerin bir önemi olmadığını yazacağım.
Kafamdaki her şeyin bileşkesi!
Bu kategoride, sanal dünyada olup biten şeyler anlatılır.
Biraz ilginç bir yazı olacak ve bunu herkes kabul etmeyecek. Çünkü bu yazıda ziyaretçilerin bir önemi olmadığını yazacağım.
Yazmak kolay bir iş değildir. Yazılacak şey hakkında bilgi ister, tecrübe ister, fikir ister… Bunları herkes bilir ama -ben dahil- birçok kişinin atladığı bir şey daha var: Yazmak için özel bir ortam gerekir.
Ne zaman iktidar karşıtı bir hamle yapılıyor, hemmen “bazı odaklardan” bahsediliyor.
Neyse, bu yazıda bunu tartışmayacağım. Bu yazıda inşallah aklı başında olan herkesi memnun edecek bir çözüm önerisi yazmaya çalışacağım.
Eklemek istedikleriniz varsa, yorumlarınızı esirgemeyin. Yazıyı beraber güncelleyelim, tam bir orta yol bulmaya çalışalım.
Geçenlerde Kudret Çayıroğlu isimli bir blog yazarı arkadaşım bana bir yazı önerdi: “Bir ‘Hakkında’ sayfası oluşturmak için neler yapmamız gerektiğini yazabilir misin?” Zaten yazı sıkıntısı çekiyordum, Kudret’in fikri ilaç gibi geldi :).
İlk yazıdan sonra, sıra ikinci yazıda. (Önceki yazıya, bu yazının sonundaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.)
Geçenlerde Kudret Çayıroğlu isimli bir blog yazarı arkadaşım bana bir yazı önerdi: “Bir ‘Hakkında’ sayfası oluşturmak için neler yapmamız gerektiğini yazabilir misin?” Zaten yazı sıkıntısı çekiyordum, Kudret’in fikri ilaç gibi geldi :).
Siyasetçilerin sosyal medyada yer alması çok güzel; seçtiğimiz (veya seçmek zorunda kaldığımız) liderleri kendimize daha yakın hissedebiliyoruz. Ancak maalesef siyasetçilerin çoğunda, Twitter‘ın nasıl kullanılması gerektiği konusunda bazı acemilikler var. En önemlisi ise, art arda mesaj gönderimi. Umarım bu yazım bir şekilde okunur da, dikkate alınır. Art arda mesaj göndermeyin Maalesef Abdullah Gül, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet …