Son derece başarısız bir aşk hikayesi (7)

…Ama sonuç olarak umutsuz bir vaka yüzünden, Nermin’e karşı hissettiklerim yüzünden “Historia de un Amor” sona ermiş oldu.

7. Bölüm: “Tık!”

Ekim ayının başında İstanbul’a, CeBIT Bilişim Fuarı’nda (Türksat standında) birkaç günlüğüne çalışmaya gitmiştim. İstanbul’da kaldığım süre boyunca, İstanbul’da okumaya başladığı için çok fazla görüşemediğim dostum Erdem’in evinde kalmıştım. Daha ilk günden kendi derdimi onun derdi yapıp, bana evini açan bir insana rahatsızlık verdiğimi yeni yeni fark ediyorum.

Erdem’de kaldığım ilk gündü, fuar ertesi gün başlayacaktı. Tam da Nermin konusunda dertleşirken Nermin’in telefonumu çaldırdığını gördüm. Ben de çaldırdım. Tekrar çaldırdı. (Bu yazıyı, yazıldığı zamandan çok sonra okuyanlar veya bu “çaldırma dili”ni bilmeyenler için açıklayayım: İlk çaldırış pek çok anlama gelir ama geri çaldırdıktan sonra çaldırmanın tek anlamı şudur: “Beni ara.”) İkinci çaldırışından sonra aramaya karar verdim.

Konuşmanın sonunda nasıl delirdiğimi ben değil de, Erdem veya Erdem’in ev arkadaşları anlatabilseydi daha iyi olurdu.

Tamamını Oku

Son derece başarısız bir aşk hikayesi (6)

…Öylesine güzel bir akşamdı ki… Hayal ettiğim yeni dönem başlamış, akşamın sonunda dünyanın en tatlı kızı sevgilim olmuştu… 6 günlüğüne.

6. Bölüm: İkinci vurucu replik

Eğer Nermin’i denklemden çıkarabilmiş olsaydım, belki baştan sona Gülşah’ı anlattığım “Yaşanmış en tatlı aşk hikayesi” başlıklı bir yazı dizisini okuyor olacaktınız.

Peki Nermin nereden çıktı? Yine vurucu bir replikle.

15 Eylül 2008 sabahı, mutlu dünyamı ve tatlı uykumu yok edercesine çalıyor telefonum. Arayan Nermin; aylar sonra “Okula gelsene, sohbet ederiz.” diyor. Üstelik sesi titriyor. (Uydurmuyorum, gerçekten titriyordu.) “Bugün işim var.” deyip suratına kapıyorum, yatağa geri yatıyorum ama gün boyu da onu aklımdan çıkaramıyorum. Sonrasında da.

Tamamını Oku

Son derece başarısız bir aşk hikayesi (5)

…Temmuzun ikinci yarısı değil ama ağustos ayı boyunca kalbim gitgide yatıştı. Eylül ayında ise kalbim tekrar canlandı ama Nermin için değil, Gülşah için.

5. Bölüm: Historia de un Amor

Çok önceden tanıştığım ama o vakte kadar neredeyse hiç konuşmadığım Gülşah’la, ayın başında bir gün MSN’de rastlamıştım. Aslında “öylesine” bile denebilecek bir sohbet başlatıp sabaha kadar sürdürdüğümüz ve sohbet boyunca yüzüme aptal bir sırıtış yerleştiren MSN geyiği ile bambaşka bir ruh haline bürünmüştüm. Sezen Aksu’dan “Vazgeçtim” şarkısını her gün onar-yirmişer kez dinleyen Barış gitmiş, yerine güleç yüzlü, zırt-pırt sırıtan bir Barış gelmişti. “Vazgeçtim”in yerini de “Historia de un Amor” aldı.

“Geyik” ile başlayan görüşmemiz, ilerleyen günlerde içinde yine “geyik” öğeler barındıran çok tatlı bir flörte dönüşmüştü. “Geyik” öğeler azalırken “romantik” öğeler yavaş yavaş artmış, hatta garip bir senteze uğramış, ilk sohbetin ardından bir-iki gün sonra “romantik geyikler” yapmaya başlamıştık. Yaptığımız komikliklerin arasına sıkıştırdığımız, birbirimize yolladığımız şarkılar, onu bilmem ama, benim içimi ısıtıyordu. (İspanyolca “Bir Aşk Hikayesi” anlamına gelen “Historia de un Amor” da oradan geliyor.)

Tamamını Oku

Son derece başarısız bir aşk hikayesi (4)

…Özetle, her şey pek güzel, pek romantik gidiyordu. Ama bu romantizm, haliyle, sıcakta o kadar bekleyince bozuldu.

4. Bölüm: Bitti?

Haziran ayının ilk yarısında hiç buluşamamıştık. Nermin’in gösterdiği iki gerekçe, yaz okulundaki dersler ve akşamları da bir süpermarkette kasiyerliğe başlamış olmasıydı. Kasiyerlik olayında problem yok ama yaz okulunun bir insanın bütün haftasını aldığını bilmediğimden, sadece buluşamadığımıza üzülüp duruyordum. Beni uyandıran yine Buket oldu.

Buket’le buluşup dertleştiğim akşamlardan birinde bu yaz okulu bahanesini anlatınca Buket beni uyardı, üniversitelerin yaz okullarında, haftada yalnızca birkaç ders işlendiğini söyledi. Önce kabullenmek istememiştim ama sonra paniğe kapıldım: Bir hata mı yapmıştım? Bir kusurumu mu görmüştü? Yoksa gerçekten de hafta içi her gün, gün boyu derslere mi giriyordu, olamaz mıydı be?

Tamamını Oku

Son derece başarısız bir aşk hikayesi (3)

…Hem dış güzelliği, hem de iç güzelliğiyle inanılmaz bir kız bana neredeyse ilan-ı aşk etti kardeşim!

3. Bölüm: Çiçeksiz bir Lale Devri…

Bu akıl almaz olayı, aynı günün akşamında Buket’e anlatmış ve çığlık çığlığa sevinmese de “Helal olsun kankama!” gibisinden bir tebrik beklemiştim. Gelen yanıt umduğum gibi olmadı: “Barış, ‘sana aşık olan kız’ dememiş ki, ‘aşık olduğun kız’ demiş?” Bozulmuştum ama bozuntuya vermeyip, böylesine ufak bir ayrıntının o anı bozamayacağına kanaat getirmiştim. (Şimdi fark ediyorum ki, o sorusundan sonra Nermin’i sıkıştırsam veya en azından o soruya “Kız da beni seviyor mu?” şeklinde bir soruyla karşılık vermiş olsaydım, olaylar çoook daha farklı gelişecekmiş.)

Devam edelim: Mayıs ayı, nisan ayından daha “romantik” geçmişti. Film arşivimden Nermin’in istediği filmleri CD’lere çektim, beraber Ahlatlıbel’e gidip oradaki gözlemevini ziyaret ettik, Nermin’in bazı derslerine beraber girdik, okulun bahar şenliklerini gezdik, kantinde aynı pasta dilimini paylaştık falan… Aşağı yukarı iki-üç günde bir buluşuyorduk ve kendi gözlerimdeki ışıltının aynısını, onun gözlerinde de görüyordum. (Şimdi, işin değerlendirmesini yaparken onun gözlerinde de gördüğüm ışıltının gerçekte varlığından bir türlü emin olamıyorum ama o kadar iyi geçiniyorduk, o kadar iyi anlaşıyorduk ki… Neyse.)

Tamamını Oku

Son derece başarısız bir aşk hikayesi (2)

…O zamanlardaki sırdaşım ve en iyi arkadaşım olan Buket’le “bu kızı” konuşurken de, önceki tecrübelerimden faydalanarak kendimi dizginlemem gerektiğinin bilincindeydim. Ama mayısın başındaki olay, deyim yerindeyse “dizginleri” kopardı.

2. Bölüm: Birinci vurucu replik

İzmir Caddesi’nde, tavuk döner yiyoruz – ortam inanılmaz romantik yani. (Dalga geçtiğime bakmayın, baş başa yemek yemek her zaman için romantiktir.) Konu, saçlarım. 2007 sonlarında uzatmaya başladığım kıvırcık saçlarım o aralar bir dönüm noktasında; uzun zamandır yarattığı görüntü kirliliğinin ardından düzene girmeye ramak kalmış. Nermin, saçlarımı kestirmem konusunda ısrar ediyor. Benim ısrarım da kestirmeme yönünde. Bir süre güle eğlene tartışıyoruz ama Nermin’den ani ve vurucu bir replik geliyor: “Peki aşık olduğun kız saçlarını kestirmeni istese ne yapardın?”

Burada yavaş çekime girelim: Soruyu duyduğumda fena afallıyorum zira böylesine belirgin imalara alışık değilim. Üstelik soruya başka bir açıdan yaklaşmama da olanak yok: Aşk-meşk hakkında konuşmuyoruz. Yani sohbetin içeriği, Nermin’in kurduğu o cümleden çok uzakta. Zaman aleyhime işliyor ve boncuk boncuk terlemesem de hafiften kızarıyorum.

Tamamını Oku