Kitap okuma konusunda doğru sanılan yanlışlar

2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020’de toplam 300’e yakın kitap bitirdim, çoğundan da keyif aldım. Kitapları listelesem de kitapları bana anlatmamı isteseniz, muhtemelen neredeyse hiçbirini doğru dürüst anlatamam. Peki bu yanlış mı? Değil. Anlatayım.

Not: Aksini belirtmediğim sürece bu yazdıklarım kurgu dışı kitaplar için geçerlidir. Gerçi söylememe gerek yoktu ama olsun, “Çalıkuşu’nu atlaya atlaya okumamızı mı öneriyorsun şerefsiz!” diye epostalar almaktan iyidir.

1. Bir kitabın tamamını okumadan da o kitabı bitirebilirsiniz

En tartışmalı konuyu en başa aldım: Bir kitabın her sayfasını, her kelimesini okumak zorunda değilsiniz!

Bu öyle bir alışkanlık ki, en önemli öneri olarak yazmama rağmen ben de bu hataya düşüyorum. Atıyorum çok meşhur bir psikoloji deneyi olan “Stanford marshmallow deneyi“ni en az 5 psikoloji ve pazarlama kitabında okumuşumdur ve 10 sayfa da anlatacak olsa, gelecekte okuyacağım kitapta da o bölümü muhtemelen es geçmem! ?

Ama es geçmem gerekir çünkü o deneyi tekrar okumamın bana hiçbir faydası olmayacak. Ha, belki o deney hakkında ek bir bilgi veya o deneyin sonuçlarına karşı çıkan bir yorum, bir başka deneyin detayları paylaşılıyordur—o zaman da yapılacak en iyi şey, es geçeceğim yerleri hızlıca tarayıp bilmediğim bir şey var mı, yok mu diye kontrol etmek olacaktır.

Aynı şey sevmediğimiz bölümler için de geçerli olmalı. Bir bölümü okumak size bir şey katmayacaksa, o bölümü (hızlıca tarayarak veya taramadan) es geçebilmeyi alışkanlık haline getirin.

2. Kitabı ezberlemek zorunda değilsiniz—hattâ hatırlamanız bile şart değil

Biraz da eğitim sistemimizin hatası bu: Okuduğumuz kitapları baştan sona okuduğumuz gibi, sanki sonrasında sınavına girecekmişiz veya bizden bir özeti istenecekmiş gibi o kitabın detaylarını hatırlamak zorunda hissediyoruz.

Okuduğum, bitirdiğim bir kitabı ertesi hafta büyük ölçüde unutunca müthiş kötü hissediyordum eskiden. Sonra bir gün, insan beyniyle alakalı bir bilgi yarışması sorusuna çat diye cevap verdim ve bu bilgiyi David Eagleman’ın “Beyin – Senin Hikâyen” başlıklı kitabından hatırladığımı fark ettim. Kitabı severek okumuştum ve okuduktan sonra unutmuştum ama kitaptan edindiğim bilgiler aklımda kalmış ki, yeri gelince beynim o bilgiyi ilgili çekmeceden çıkarıp verdi.

Demek ki neymiş: Bir kitabı okuduğumuzda kitabın özetini çıkaracak beceriye sahip olmasak da, bu, kitabı unuttuğumuz anlamına gelmiyormuş. Bir kitabı okuduktan sonra (hemen sonra bile olsa) kitabı unuttuğunuzu düşünüp hayıflanmayın.

3. Sevmediğiniz kitapları bitirmek zorunda değilsiniz

Elif diye bir arkadaşım var, Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ını bir türlü bitirememiş. Ama (bu konuyu konuştuğumuz zaman) kitabı bitiremediği için müthiş bir azap duyduğunu da anlatıyordu. Kitabı bitirmek onun için neredeyse bir namus meselesi hâline gelmişti.

Peki, bir kitabı (hele sevmediyseniz) bitirmek şart mı? Kendinize bu konuda eziyet etmeye değer mi?

Bir adım geri çekilip bu soruları sorduğunuzda cevabın “HAYIR” olduğu zaten belli oluyor. Yine de insan kötü hissediyor, biliyorum; benim de bitiremediğim kitaplar hakkında kötü hissettiğim çok oldu. Özellikle herkesin övdüğü veya “klasik” diye nitelenen kitaplardan sıkılınca insan kendinden şüphe ediyor. Hâlbuki o kitabı bitirmek kesinlikle şart değilse (örneğin kitap hakkında bir rapor yazmıyorsanız) kitabı bitirmenin size hiçbir faydası olmayacak.

Vaktinizin değerini bilin; bitirmek istemediğiniz bir kitabı zorla bitirmek için harcadığınız zamanı, daha faydalı (veya daha faydasız olmayan) işlere harcayabilecekseniz o kitabı bırakın. Kitabı gördükçe dertlenecekseniz de, kitabı başkasına verin. Ciddi anlamda kötü yazılmış, müthiş yanlış bilgiler içeren, başkasına bile vermek istemeyeceğim bir-iki kitabı yırtarak imha etmişliğim var.

4. Satırı parmakla veya kalemle takip etmek yanlış değildir

Yine eğitim sistemimize dönelim: Ben okumayı anaokulundan önce öğrenmiştim ama 1. sınıfta okuma dersinde bize ilk öğretilen şeylerden biri, parmakla değil gözümüzle okumamız gerektiğiydi.

Yaklaşık 20 yıl sonra, 25 yaş civarında aldığım hızlı okuma eğitimindeyse tam tersi bir şey söylendi: Daha hızlı okumak için parmağımızı veya kalemimizi kullandık. Fark etmesek de bir şey okurken gözümüzün aynı satırda kalması için büyük çaba sarf ediyoruz; bu yüzden gerçekten de kalem kullanmamın okuma hızıma müthiş katkısı oldu.

Belki okumayı öğrenme çağımızda parmak veya kalemle yardım almak gerçekten yanlıştır, o kadarını bilemeyeceğim. Ama kitap okurken satırı takip etmek için yardım almanızın bir sakıncası olmadığını, hattâ faydası olacağını söyleyebilirim.

5. Okuduğunuz kitap sayısının veya kitabın sayfa sayısının bir önemi yok

Yazının başında azıcık övünmüş olsam da, okuduğum kitap sayısını artık birini etkilemek için kullanmıyorum… Tamam tamam bazen kullanıyorum. Kendimle çeliştiğim 9284 konudan biri bu.

Neyse, siz bana bakmayın: Kaç kitap okuduğunuzun zerre kadar önemi yok. Önemli olan kitap okuma alışkanlığınızın olması. Ha, bu alışkanlığı kazanana kadar bol bol kitap okumanın faydası yok mu? Var. Bu yüzden kitap okuma alışkanlığı olmadığı için hayıflanan arkadaşlarıma 200 sayfanın altında, kısa bölümlerden oluşan kitapları tavsiye ediyorum.

Okuduğunuz kitapların kaç sayfa olduğunun da bir önemi yok bu arada. Bazen “kitapçık” diyeceğiniz kadar kısa bir kitap okuduğunuz en iyi kitap olabilir veya yüzlerce sayfa saçmalanan bir başka kitabı tamamen vakit kaybı olarak görebilirsiniz. Üstelik bu karşılaştırma da kişiden kişiye değişir: Kimsenin beğenmediği dandik bir kişisel gelişim kitabı birinin hayatını değiştirirken, bütün dünyanın “kült eser” olarak kabul ettiği tuğla gibi kalın bir kitap birisine gerçek bir tuğladan daha faydasız gelebilir.

Kitap okuma alışkanlığınız varsa, tek önemseyeceğiniz şey okuduğunuz kitapların size faydasının olması. Kitap okuma alışkanlığınızı geliştirmek için de “Nasıl daha fazla kitap okurum?” başlıklı yazımı okumanızı öneririm.

6. Bir seferde tek bir kitaba odaklanmanız şart değil

Bu öneriyi yapmayı düşünmek bile beni şaşırtıyor ama birçok insanın aklına garip bir kural yerleşmiş durumda: Aynı anda sadece bir kitap okumalıyız. Yok abi öyle bir şey.

Ha, tutup Yüzüklerin Efendisi üçlemesini aynı anda okuyabilirsiniz demiyorum tabii. Hattâ aynı anda iki fantastik roman okumak bile garip olabilir. Ama Yüzüklerin Efendisi’ni bitirmeden, atıyorum, bir pazarlama kitabını kenarda bekletmenin bir anlamı yok. Konuları farklı olduğu sürece aynı anda istediğiniz kadar kitap okuyabilirsiniz. Yemin ederim, hiçbir şekilde kafanız karışmıyor.

Aynı anda birden fazla kitap okumanın bir faydası da şu: Kitaplardan birinden sıkılınca hemen okumakta olduğunuz bir başka kitaba yönelebiliyorsunuz. Kitap okumak için oturduğumda yanımda birden fazla kitap olması, kitap okuma süremi de uzatıyor; mesela bir felsefe kitabı okurken beynim yorulursa daha hafif bir kitaba geçiyorum.

7. Kitap okumak için bir ritüele ihtiyacınız yok

Güzel güzel giyineyim. En sevdiğim kafeye gideyim. Orada en sevdiğim kahveyi söyleyeyim. Yanına güzel bir pasta isteyeyim. Hepsi gelince telefonumdan güzel, sakin bir albüm seçeyim. Instagram’a şu manzaranın bir story’sini atayım. Kahvemden bir yudum, pastamdan bir lokma alayım. Eee yarım saat oldu be!

Saçmalamaya gerek yok. Kitap okuma işini ne kadar kolaylaştırırsanız, o kadar hayrınıza olur; bu işi ne kadar zorlaştırırsanız, o kadar az kitap okursunuz. Sonra da “Kitap okumaya vaktim olmuyor şekerim.” diye hayıflanırsınız. (Eğer meşguliyetinizle övünmek için kitap okuyamadığınızdan yakınıyorsanız, o daha da kötü.)

Işık kaynağınızı doğru seçin, isterseniz yanına bir de sıcak/soğuk içecek yazın ama daha fazlasına uğraşmayın Allah aşkına. Tuvalette bile okunabilen bir şey bu kitap.

Sonuç

Kitap okumak bir sanat değildir. Kitap okumak boş zaman gerektiren bir şey de değildir. Kitap okumak zor değildir ey insanlık.

Kitap okuma konusunda bilinçli veya bilinçsiz olarak uzak durduğunuz engelleri tekrar tekrar düşünün. O engelin gerçekte olup olmadığını sorgulayın. Göreceksiniz ki, o engellerin çoğu aslında kitap okumamak için kendimize söylediğimiz yalanlardan veya dışarıdan alıp sorgulamadan kabul ettiğimiz yanlış düşüncelerden ibaret.

İyi okumalar.

Fotoğrafların kaynağı: Pexels

Barış Ünver
31 Ocak 2021

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.