Ötelememek üzerine farklı bir fikir
Bugüne kadar “öteleme” üzerine okuduğum kitaplarda, bu huya karşı önerilen çözümler neredeyse her zaman “işi basitleştirme/küçültme” üzerine oldu. Bugün, Ali Abdaal sağ olsun, aklıma yeni bir fikir geldi.
Kafamdaki her şeyin bileşkesi!
Bugüne kadar “öteleme” üzerine okuduğum kitaplarda, bu huya karşı önerilen çözümler neredeyse her zaman “işi basitleştirme/küçültme” üzerine oldu. Bugün, Ali Abdaal sağ olsun, aklıma yeni bir fikir geldi.
Yazılı eserleri düşünelim. Öyküler, romanlar, şiirler, senaryolar… Bu yapıtları iyi veya kötü yapan nedir? Arka Sokaklar’ın senaryosunu “sanat eseri” olarak düşünemeyecek kadar kötü bulmamızın, Nazım Hikmet’in bazı şiirlerini ezberleyecek kadar sevmemizin ardında ne yatar? Sanat filmlerini neden bir kesim çok üstün, bir kısım çok alçak bir film olarak görür? Bu konuda biraz olsun şekillenen fikirlerim …
Bu yazıda, Ekrem İmamoğlu’nun karşılaştığı bir krizi nasıl yönettiğini, gelecekteki siyasi kariyeri için nasıl önemli bir hamle yaptığını ve en önemli tek seferde iki rakibine birden nasıl puan kaybettirdiğini anlatmaya çalışacağım.
Tekrardan kötü yazmaya başlamam lazım. “Özellikle kötü yazmaktan” bahsetmiyorum tabii, ama yazdığım yazıların iyi olmasına gayret etmezsem, yazmaktan yeniden zevk almaya kendimi alıştırabilirim.
İsmet var, eski dostum. Benden yalnızca 4 buçuk ay büyük ama aynı şehirde yaşadığımız, görüştüğümüz dönemlerde ben yazılar yazıp site falan yaparken o, kurduğu medya ajansıyla koskoca kurumlarla çalışıyordu, ailesini kurmuştu ve yüksek lisans tezi üzerinde çalışıyordu. Kendisi bunu bilmiyor olabilir ama İsmet, hayata bakışımı değiştiren insanlardan biridir. Ve umuyorum ki, sizin hayatınıza da dokunmuş olacak.
Aylardır e-posta kutum dolup taşıyor, binlerce insan aynı soruyu soruyor… Şaka şaka, eski okurlarımdan ikisi aynı soruyu sorunca, bu konu hakkında yazmaya karar verdim.