Bir yazı okudum, hayatım değişti. Şu yazı.
Aslında daha önceden bildiğim, ama daha önce üzerinde hiç düşünmediğim bir kavramdı “toplu yazma” işi. Şimdi biraz düşünme fırsatım oldu, “vay anasını” dedim.
Kendim için ve başkaları için yazdığım birkaç yer var. Burası var, Beyn var, Fuel Themes var, Optimocha’nın (henüz açmadığım) İngilizce bloğu var, BarisUnver.com.tr’de yayınlayacağım (henüz açmadığım) İngilizce kişisel bloğum var, hazırlamam gereken bir “blog yazarlığı eğitimi” var, hazırlamam gereken bir “web sitesi yönetimi eğitimi” var, bu iki konuda yazmam gereken iki e-kitap var, bu iki konunun dışında yazmam gereken iki e-kitap daha var, bu e-kitapların dışında yazıp yayıncı avına çıkaracağım iki kitap projem var… Var oğlu var.
Ama bunlardan çok azını yapıyorum. Her gün yazı yazmaya çalışsam da, ayın 20 gününü yazı yazarak geçirmekle övünsem de, burası, Beyn ve Fuel Themes’ten öteye geçmiyorum, diğer yerlere yazmıyorum. (Yazıyorum da, tek tük. Kitaplardan birinin bir bölümü, e-kitaplardan birinin birkaç bölümü hazır, Optimocha ve İngilizce kişisel bloğum için de birer yazı yazdım. Zaten şimdi bütün bunları sıralayınca gözüm daha bir korktu. Koykuyoyum.)
Ay unuttum: Hikayelerine karar verdikten sonra yazmaya başlayacağım 6 ila 8 tane de kısa tiyatro oyunum var.
Bitmiş bir tiyatro oyunum da var. Onu nasıl yazdım, biliyor musunuz? Haftanın bir gününün belli saatlerini oyun yazmaya adadım. Cuma akşamlarıydı sanırım; Kocatepe Kahve Evi veya Ot Kafe’ye dizüstü bilgisayarımı götürüp, şarjı bitene kadar birkaç saat yazardım. (Şarj adaptörünü bilerek evde bırakırdım, belli bir süre kısıtlaması olsun ki işime odaklanayım diye. Yalnız fularımı hep evde unuturdum, fularsız yazardım san’at eserimi.)
Şimdi bu yazma modelinin bir benzerini, “toplu yazma” (kısaca “yardırma”) yöntemiyle birleştirip uygulamaya karar verdim.
Her ayın bir gününü Beyn’e, bir gününü buraya, bir gününü Fuel Themes’e, başka günleri de yardırarak yazabileceğim başka projelere ayırıp elimin altındaki fikirleri yazı taslaklarına dönüştüreceğim. Yazıların, içeriklerine göre daha az yaratıcılık gerektiren kısımlarını, örneğin başlıklarını, görsellerini, özet metinlerini (“excerpt”), giriş-çıkışlarını, gerekirse yazı içi alt başlıklarını, ve buna benzer ıncıklı cıncıklı şeyleri birer günde halledebilirim.
Sonuçta yazı fikirleri, çalışma odamın duvarlarında yapışkanlı kâğıtlar halinde duruyor. Mesela Beyn’e ayda 5 yazı yazacak olsam, duvardan 5 fikir alırım, giderim bir kafeye (Veya gitmem, evde niye yazmıyorum?), başlarım yazmaya. Biri biter, ötekine geçerim. Öteki biter, öbürüne geçerim.
Bir fikir taslağa dönüştükten sonra başlaması daha kolay oluyor. Duvardaki notlara bakıp bakıp “Ulan şimdi kim yazacak bunları…” dediğim çok oldu, ama taslaklarda bekleyen metinlere daha hevesli bir biçimde dalabilirim.
İşe yarar mı, yaramaz mı bilmiyorum. Yararsa, işe yaradığını (ve nasıl işe yaradığını) ayrı bir yazıda yazarım. İşe yaramazsa, tweet atarım (“#olmadı” diye).
Hadi bakalım.
Ufak bir ekleme: Yazıyı yayınladıktan sonra hatırladım, yazmam gereken 50 tane de WordPress eklentisi var. Onların taslaklarını da benzer bir şekilde yapabilirim.