Yazarlar niye yazarlar?

Üç kişiden bahsetmek istiyorum.

Roma hükümdarı Marcus Aurelius‘un “Kendime Düşünceler” başlığıyla bildiğimiz eseri, tahminen M.S. 170 ile 180 yılları arasında çıktığı seferlerde, basbayağı güncesine yazdığı notlardan oluşur. Başkasıyla paylaşmayı düşünmediği yazdığı notlardan apaçık bellidir: Aldığı bu kişisel notlarda; stoacı felsefenin dört erdemini (bilgelik, ölçülülük, cesaret ve adalet) kendine sürekli hatırlatır, bu erdemler üzerine kendinden ve çevresinden çeşit çeşit örnekler verir. Elbette çocukluğunda felsefe eğitimi almıştır ancak yaşadığı dönemdeki dünyanın en güçlü insanını bugün bir hükümdardan çok bir filozof olarak tanımamızın nedeni, seferlerde aldığı notlardır.

Rus yazar Fyodor Dostoyevski, yayıncı Fyodor Stellovsky’yle zorla bir anlaşma imzalar: 12 bölümlük bir kısa romanı 1 Kasım 1886’dan önce teslim etmezse, yayıncı dokuz yıl boyunca telif ödemeden yazarın eserlerini yayınlama hakkına sahip olacaktır. Sonradan Dostoyevski’nin eşi olacak stenograf Anna Grigorevna Snitkina’nın hızlı parmakları sayesinde Dostoyevski, kendi kumar maceralarından ilhamla yarattığı romanı Kumarbaz’ı zamanında teslim etmeyi başarır.

Prag doğumlu Franz Kafka, yazdıklarından memnun olmadığından (belki de yazarlığından şüphe ettiği için) eserlerinin büyük kısmını yakar, kalanını da dostu Max Brod’a teslim edip onları yok etmesini vasiyet eder. (Hayattayken yayınladığı öyküleri bu söylediklerimin dışında kalıyor.) Max Brod da bu vasiyeti reddedip, eserleri yayınlar. Biz de okurları olarak, Max Brod sayesinde dolaylı yoldan Kafka’nın (illegal?) mirasçıları oluruz.

Bu üç abinin ortak noktası sizce ne olabilir? Ben bu yazarların (ve diğer tüm eski yazarlar), özünde bilgilerini ve duygularını aktarmak için yazdıklarını düşünüyorum. Düşünelim:

  • Marcus Aurelius’un tek okuru kendisiydi diyebiliriz belki; yine de başkası okuyunca anlaşılan ve değerlenen bir eser yaratmış (kaldı ki ondan 50 yıl sonra doğan tarihçi Antakyalı Herodian’ın yazdıklarında Marcus Aurielius’un yazılarının da bahsi geçer).
  • Dostoyevski kumar borçlarını kapatmak için yaptığı saçma sapan anlaşmalarla romanlar yayınlamaya devam etmiş olabilir; yine de bütün eserlerini bu panikle yazdığını söyleyemeyiz (kaldı ki bunu söylesek bile bu, yazdıklarının değerini düşürmez).
  • Kafka psikolojik sorunları yüzünden Şato, Dava ve Amerika gibi eserlerinin yakılmasını istemiş olabilir; yine de ömrü boyunca yazdığı ve yakmadığı/yaktıramadığı eserlerle günümüzde değerini ispatlamıştır.

Bu üç yazara bile bu gözle bakabilirsek, tanıdığımız eski veya çağdaş tüm yazarların da bize (veya kendilerine) bir şeyler aktarmak için yazdığını düşünebiliriz. Biz de yazar adayları olarak kendimize aynı vazifeyi çıkaralım. Duygumuzu, düşüncemizi, bilgimizi, tecrübemizi aktaralım; eğer okunmaya değer şeyler yazarsak, bizi de yazar olarak yazarlar.

10 Aralık 2023 günü, 2024 yılı planlarımı Beyn’de yayınladığımda yazının bağlantısını aileme de yollamıştım. Ablam yazımı okuyup, güzel yazdığımı söyledikten sonra “Ben hep insanların niye yazdığını anlamak istemişimdir.” demişti. Ablamın merakı aklımda yer etmekle kalmamış, not da almışım, “bundan bir yazı çıkar” diye. Yazı biraz geç çıktı, özür dilerim ablacığım.

Barış Ünver
31 Ocak 2025

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.