Yazmak güzeldir. Yazmak insanı rahatlatır. İçini dökersin: Duygularını, düşüncelerini, görüşlerini, tecrübelerini yazdıkça kendini daha iyi hissedersin. Seni mutlu eden şeyler yazarsan, o mutluluğu tekrar yaşarsın. Seni gıcık eden bir şey yazarsan, o tepkini dile getirmiş olmak seni rahatlatır. Seni mutsuz eden bir şey yazarsan, mutsuzluğunu paylaştığın ortam bir parça kağıt bile olsa paylaştığın için biraz olsun iyi hissedersin. Pişman olduğun bir tecrübeni yazarsan, o tecrübeyi kafanda tekrar yaşayıp o tecrübeye farklı açılardan bakma ve onu daha iyi inceleme şansını yakalarsın.
Ve yazmayı alışkanlık haline getirirsen, bu söyleyeceğim biraz iddialı bir ifade olabilir, depresyona girmezsin.
Ama yazmak kolay bir iş değildir. Yazılacak şey hakkında bilgi ister, tecrübe ister, fikir ister… Bunları herkes bilir ama -ben dahil- birçok kişinin atladığı bir şey daha var: Yazmak için özel bir ortam gerekir.
Bir roman yazdığınızı düşünün… Evinizde, ailenizle birlikteyken mi yazmak daha rahattır, bir kafeye gidip yazmak mı? Ailenizle muhabbet edip eğlendiğiniz (veya daha kötüsü, didiştiğiniz) bir ortam mı roman yazmaya daha uygundur, tek başınıza gittiğiniz ve garson haricinde kimseyle bir sosyal etkileşimde bulunmadığınız bir ortam mı?
Bir günlük yazdığınızı düşünün… Akşam yemeğinden sonra televizyon izlerken yazmak mı daha iyidir, gece yatmadan önce masanıza oturup sakin sakin yazmak mı? Hangisinde kendinizi yazmaya daha çok verirsiniz? Hangi ortamda yazarken daha çok keyif alırsınız?
Bir blog yazdığınızı düşünün… Diğer sekmelerde e-posta kutunuz, Facebook profiliniz varken; aynı anda MSN’den sevgilinizle konuşurken mi yazmak daha kolay gelir, yoksa her şeyi kapatıp, internet bağlantısını bile kesip yazmak mı? Hangi ortamda yazdığınız yazı daha özenli olur?
Yazmak için gerekli ortamı seçmenin önemini bu üç örnekle iyice anlatabildiğimi umuyorum. Gelelim, ortamı nasıl oluşturacağımıza…
1. Fiziksel ortamı sağlamak
En önemli kural: Dikkat dağıtıcı her şey yasak! Masanız tertemiz olacak, etrafınızda dikkatinizi çekecek eşyalar gidecek (veya siz o eşyaların olmadığı bir yere gideceksiniz), eğer bilgisayarla yazıyorsanız bilgisayarınızdaki tüm programlar kapanacak… Bu konuda aklınıza ne geliyorsa uygulayın; ortamı elinizden geldiğince sadeleştirmeye bakın. Karanlıkta çalışabiliyorsanız ışığı kapatın. (Ben aydınlıkçı olduğum için ışık yanarken veya gündüz yazmayı tercih ediyorum.)
İnternet konusunda ya kendinizi sınırlamayı bilin ya da modemin fişini çekin. Eğer yazacağınız yazı bir araştırma gerekiyorsa, Facebook’a girmeme konusunda kendinizi iyice eğitmeniz gerekebilir. (Alternatif olarak araştırmanızı önceden yapıp gerekli bilgi ve belgeleri bilgisayara kaydettikten sonra başka bir zaman yazıyı yazabilirsiniz. Yeter ki ertelemeyin, geçiştirmeyin.)
Diğer fiziksel şartlara da dikkat edin: Yazacağınız ortam çok sıcak olursa sıkılırsınız, bunalırsınız… Uykunuz bile gelebilir. Ama çok soğuk olursa bu sefer de ayaklarınızın ne kadar üşüdüğüne kafayı takıp konsantrasyonunuzu bozabilirsiniz. Her ihtimalde, ortamı havalandırmak şart – nefes almadan yazılmıyor çünkü.
Bu arada Microsoft Word’le falan uğraşmayın, ben size harika bir yazı yazma programı da önereyim: Q10! Bu ufacık yazılım, tam ekrana yayılıp sizin başka bir şeyle ilgilenmenizi açıkça engelliyor. Ayarlarıyla da biraz oynadıktan sonra, gözünüzü yormayan bir renk düzeninde rahatça çalışabilirsiniz. Mesela ben bu yazıyı bu programla yazıyorum:
Daktilo sesleri eşliğinde yazmak da ayrıca eğlenceli.
2. Düşünsel ortamı sağlamak
Fiziksel ortam varken ama düşünsel ortam yokken yazdığınız yazıdan pek hayır gelmez. Düşünsel ortam da en az fiziksel ortam kadar önemlidir.
Kendi düşünsel ortamınızı sağlamak için kendi düşünceleriniz daha önemlidir ama benim de birkaç fikrim var:
Gaza gelin: Yazacağınız yazıya inancınız tamsa, o konuda yeterli bilgiye ve/veya tecrübeye sahip olduğunuzu düşünüyorsanız ve “Tamamdır abi, yazmaya hazırım!” diyorsanız sizi kimse tutamaz.
(Bu önerim, iki paragraf sonraki “sakin olun” önerisiyle çelişiyor gibi gözükebilir. Yok öyle bir şey. Benim “gaza gelin” derken kastım şu: Yazacağınız şeyden emin olun ve yazacaklarınıza hazır olun.)
Plan yapın: Yazıya bodoslama girmek de güzeldir ama toparlayamayabilirsiniz. Benim başıma çok geldi; kimi zaman yazıyı istemeye istemeye yayınladım (ve hiç içime sinmedi), kimi zaman da yazdıklarımı hiç düşünmeden sildim (ve harcadığım onca vakit boşa gitti). Nasıl bir giriş yapacağınızı, nasıl örnekler vereceğinizi, yazıyı nasıl bir sonuca bağlayacağınızı kafanızda kurun veya bir kağıda çiziktirin ki, yazı boyunca bir yol göstericiniz olsun.
Sakin olun: Gününüz kötü geçtiyse, bir şekilde sakinleşmeyi deneyin. Öfkelendiğiniz veya üzüldüğünüz (veya çok sevindiğiniz) şeylere değil, yazıya yoğunlaşın. (Bu öneriler bana bile komik geliyor ama sakin başlamadığım yazıların nasıl aceleye geldiğini, nasıl kötü yazılar çıkardığımı da biliyorum, hatırlıyorum.) Yazıda o yoğun duygularınıza ihtiyacınız olacaksa merak etmeyin, o duygular zaten yazıya başladıktan 5-10 dakika sonra tekrar geri dönecektir. Siz yazıya sakin başlayın yeter. Sakin olmazsanız plan yapamazsınız, plan yapmazsanız yazınız kötü gidebilir.
Bir ritüel oluşturmak
Bunun önemini ben de daha yeni yeni kavrıyorum: Yazı yazmak için fiziksel ve düşünsel ortamınızı kurmakla beraber bir de o ortam için uygun bir ritüel yaratmanızda büyük fayda var. Bu şekilde kendinizi o ortama tam anlamıyla kaptırabilirsiniz ve tabiri caizse dış dünyadan koparak yazıya tamamen odaklanabilirsiniz.
Sadece yazı yazarken kullanacağınız bir müzik listesi oluşturun. (Hızlı ve sert müzikler seçmeyin.) Sadece yazarken içeceğiniz bir içecek seçin. (Yazarken bir şey yemeyin.) Hatta, sadece yazarken giyeceğiniz rahat bir kıyafet seçin. (Çıplak yazmayın.) Yazdığınız ortamı bir şekilde, bu yazma eylemini özel kılacak bir ortam haline getirin.
Tabii ki bu verdiğim fikirlerin hiçbiri, bir şeyler yazabilmek gerekli ön şartlar değil. Bunlar olmadan da kaliteli yazılar yazabilen on binlerce insan var. Ama bu fikirlerin hiçbiri sizin yazma alışkanlığınıza zarar vermez – aksine, daha iyi ve daha sık yazma olanağı bulabilirsiniz.
Sizin fikirleriniz neler?
Bu bahsettiğim fikirleri ben de uygulamaya yeni başladım sayılır. (Gerçi Q10 programını yaklaşık 2 yıldır kullanıyorum ama bir ritüel ortamı oluşturma fikri yeni yeni filizlendi.) Yeni başlamış olsam da şimdiden bu fikirlerin epey faydasını gördüğümü söyleyebilirim.
Sizin bu yazma ortamını geliştirme konusunda fikirleriniz varsa, yorumlarınızla bu yazıya katkıda bulunmanızı çok isterim.
Yorumlar kapalı.