Anlamsız, saçma sapan, bok gibi bir yazı

Öğlen bir arkadaşım bana geldi, yazdığım tiyatro oyununu okuduk. Akşamüstü bir başka arkadaşım beni aldı, bir kafeye gidip Gençlerbirliği-Galatasaray maçı eşliğinde muhabbet ettik. Akşam 6 buçukta eve döndüm. 15 dakika sonra, birkaç kilometre ötemde bomba patladı.

Vatanımın kaderi, sevdiğim insanların ellerinde değil. Güvenliğimizi sağlamaya yemin eden polis gücümüz, 1 haftadır dolaşan askeri istihbarata da, birkaç gündür dolaşan ABD istihbaratına da itibar etmediği için, güvenliğimizi sağlayamıyor. Ülkeye en iyi şekilde hizmet etmeye talip olduğu için ülkedeki iki seçmenden birinin oyunu alan adam, ülkeye en iyi şekilde hizmet etmek yerine ülkenin bir kısmına en iyi şekilde eziyet etmenin derdinde. Onun gibi, bir başka seçimde ülkedeki iki seçmenden birinin oyunu alan diğer adamlarsa kendi içlerinde çatışmaktan ülkenin refahını unutmuşlar gibi gözüküyor.

Benim derdim bu adamlarla değil. Benim derdim, bizi bombalarıyla öldüren veya ölüm korkusuyla sokaklarda dolaştıranlarla da değil. Benim derdim, bu adamların atadığı ve bizi bombalarıyla öldüren veya ölüm korkusuyla sokaklarda dolaştıranları yakalaması ve güvenliğimizi sağlaması gereken adamlarla da değil. Benim derdim, şimdiye kadar hiçbir şekilde küçümsemek istemediğim, küçümseyenleri ve aşağılayanları da her daim eleştirdiğim o ülkedeki iki seçmenden biriyle.

Ülkedeki iki seçmenden biri, kimi, kimleri seçtiğinin farkında değil. Ülkedeki iki seçmenden biri, güya dindar oldukları için seçti bu adamları. Ülkedeki iki seçmenden birinini yaptığı, bacakları ve poposu güzel diye bir kadını yönetici asistanı diye işe almaya benziyor. Seçtikleri kişileri beceriye göre değil, etkilendikleri için seçiyorlar. Şu adam becerikli mi, bu adam ülkeyi yönetebilir mi diye bakmıyorlar. Şu adam Allah, Muhammed diyor mu, bu adam kürsüde konuşurken içimi titretiyor mu diye bakıyorlar olaya.

Teröristler ülkenin başkentinde, başkentin göbeğinde, aşağı yukarı herkesin geçtiği bir yerde bomba patlatıyorsa, o bombayı patlatanların şerefsizlikleri bir yana, o bombanın patlamasına izin verenlerin, o bombanın patlamasına izin verenleri atayanların, ve o bombanın patlamasına izin verenleri atayanları seçenlerin de ölümlerde sorumluluğu vardır. Tek sorumlu terörist değil, tek sorumlu teröristi engelleyemeyen polis değil, tek sorumlu teröristi engelleyemeyen polise iş veren hükümet değil, tek sorumlu teröristi engelleyemeyen polise iş veren hükümeti seçen de değil.

Aaa, sürpriz. Tek sorumlu o seçmen de değil. Muhalefet de sorumlu bu işten. Kendini geliştiremeyen, halka inip o iki seçmenin ikisinin de oyunu alamayan, bütün enerjisini parti içi kavgalara ve asla gerçekleşmeyecek ideolojik hayallerine harcayan ve bu yüzden iktidara gelemeyen ve hatta muhalefetteki pozisyonunu benimseyip ülkeye bir bütün olarak hizmet etmesi gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında sadece bas bas bağıranlar da sorumlu. Biz sizi niye seçtik be kardeşim?

Yalan yok, biz de sorumluyuz. Senle benden bahsediyorum sevgili okur. Allah’ın cezası. Ben şu yazıyı yazarken gaza geliyorum, sen bu yazıyı okurken gaza geliyorsun. Sonra? Sonrası yok. Elimizi taşın altına koymuyoruz, ülkeyi adam etmek için bir adım atmıyoruz. Siyaseti lafta bırakıyoruz, yazıyoruz ve okuyoruz. Daha 5 ay önce tarihimizin en büyük terör saldırısını yaşadık, 1 aya kalmadan unuttuk ve bugün yine aynı acıyı, aynı çaresizliği yaşıyoruz. Saldırı benim dibimde gerçekleşmeseydi canım bu kadar yanmayacaktı. Sen de ölü sayısı 5’in, hatta 10’un altında kalsaydı böyle kıyamet koparmayacaktın. Yeme şimdi beni. İkimiz de suçluyuz. Ülkedeki iki seçmenden biri değil, ikisi birden suçlu. Seçmenleri geç, ülkede ergenlik çağını geçen ve akıl sağlığı yerinde her bireyin bu ölümlerde parmağı var. Yalansa yalan deyin.

Allah bizim belamızı verdi, orası kesin. Kendisine Müslüman diyenleri, sırf kendisine Müslüman dedi diye seçtiğimiz için Allah bizim belamızı verdi. Sabahtan akşama kadar İslam’dan bahsedip, İslam’ı yozlaştıranların ülkemizi yönetmelerine izin verdik diye Allah bizim belamızı verdi. Ülkenin başındaki zat, halkın parasıyla gösterişli bir saray yaptırdı ve biz buna seyirci kaldık diye Allah bizim belamızı verdi. Toplumsal bilincimiz yok oldu, onun yerine kişisel çıkarlarımıza göre oy vermeye başladık diye Allah bizim belamızı verdi. Uyuştuk diye Allah belamızı verdi. Haksızlıkları, hukuksuzlukları kanıksadık, çıkardığımız ses bağırtıdan homurtuya, homurtudan horultuya düştü diye Allah bizim belamızı verdi. Muhalefeti kabullendik, iktidarı iktidardakilere bıraktık diye, şikayet etmeyi düzeltmekten daha kolay bulduk diye Allah bizim belamızı verdi.

Yazıya nasıl başladım, nasıl bitiriyorum. Saçmalığa bak. Kendim dahil herkese dümdüz gittim, üstelik gurur duyuyorum. Madem buraya kadar okudun, bari paylaş. Belki biri beni bulur, ağzımı burnumu kırar da kendime gelirim. Belki direkt öldürürler, cehennemde rahata ererim.

Barış Ünver
14 Mart 2016

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.