Çare Sarıgül mü?

“Biz, dertlere derman olmak üzere yola çıktık. Fırtına estire estire Ankara’ya gideceğiz. Bu yürek meselesidir. İddia ve inanç meselesidir. Bugün Türkiye’de karışıklık ve adaletsizlik var. Herkesin özgürlükleri kısıtlanmış durumda. Ben bunu yıkacağım.”

(Kaynak)

Bu yazıda, Mustafa Sarıgül hakkındaki kafa karışıklığımı anlatacağım.

Mustafa Sarıgül, yetenekli bir adama benziyor. Şişli Belediyesi‘nde yaptıkları ve aldığı oyu kanıt olarak gösteremem (çünkü vaktiyle Melih Gökçek de benzer oylar alıyordu ve şimdi o adamın da nasıl biri olduğunu birçok kişi görüyor, biliyor) ama belediyedeki işlerinin temizliği (yolsuzluksuzluk) ve belediyeyle ilgili olumsuz geribildirimlerin azlığı, beni Sarıgül‘ün iyi bir belediye yöneticisi olduğu konusunda ikna ediyor.

Ama bu, onu iyi bir siyasetçi yapmıyor.

En başta alıntıladığım sözlerine bakalım:

  • Biz, dertlere derman olmak üzere yola çıktık.” – Klişe bir söz. “Biz, yoksulların elinde kalan üç-beş parayı da sömürmek için yola çıktık.” diyen bir parti yok zaten.
  • Fırtına estire estire Ankara’ya gideceğiz.” – Klişe bir söz. Her partinin yaratmak istediği heyecanı yaratmak istediğini anlatıyor.
  • Bu yürek meselesidir.” – Bu biraz orijinal olmuş çünkü bu sözleri genellikle popçulardan duyarız.
  • İddia ve inanç meselesidir.” – Bu söz güzel aslında. Motivasyonunun yerinde olduğunu anlatıyor.
  • Bugün Türkiye’de karışıklık ve adaletsizlik var.” – Klişe bir söz. “Bugün Türkiye muhteşem bir durumda ama yine de biz başa gelmek istiyoruz.” mu diyecekti? Söylediği yanlış değil ama fark yaratacağı konusunda iddialı bir isimden duyulacak bir söz de değil.
  • Herkesin özgürlükleri kısıtlanmış durumda.” – Yine klişe.
  • Ben bunu yıkacağım.” – Peki.

Tekrar söylüyorum: Bu sözler, fark yaratacağı konusunda iddialı bir isimden duyulacak sözler değil. “Ama Sarıgül çok farklı!” diyene ben bu lafları gösteririm, aynı cümleyi tekrar kuramaz. Çünkü bu sözler, iktidara gelmek isteyen herhangi bir parti liderinin, herhangi bir iktidara karşı söylenebilecek basmakalıp sözlerdir.

Tabii Sarıgül‘ü sadece bu sözleriyle değerlendirmek doğru olmaz.

Ben Sarıgül‘ü özellikle yakından takip etmeye çalışan biriyim. Çünkü şu anki liderlerden gerçekten sıkıldım. Tayyip, Baykal, Bahçeli falan ne heyecan veriyor, ne de samimi geliyor artık. Ama yakından takip ettikçe de, kusura bakmasın, kendisinden soğuyorum. Çünkü çıktığı her programda konuştukları şeyler farklı değil. Konuştuklarını bırakın, jest ve mimikleri bile aynı adamın! Gülümsemesini hiçbir şekilde bozmuyor, ellerini kollarını sanki üstünde bir zırh varmışçasına mekanik hareket ettiriyor… Dersine çok iyi çalışmış ama dersi anlamak yerine ezberlemeyi tercih etmiş bir öğrenciyi andırıyor bana Sarıgül. Sanki birisi “Şu konuda bir soru gelirse hep şu yanıtı ver, şunu söylerken kolunu şöyle oynat, karşındakini dinlerken gözlerini şöyle kırp” diye talimatlar vermiş ve Sarıgül de bu talimatlara harfiyen uyuyormuş gibi gözüküyor dışarıdan. Yazının başında bahsettiğim kafa karışıklığımın sebebi de bu zaten.

Bu klişe sözler, oy verecek kişiyi seçerken “Abi, adam ne güzel konuşuyor!” kriterini uygulayan insanları etkileyebilir ama açıkça söylüyorum, Sarıgül bana güven vermiyor.

Tabii bu kararım da kesin değil. Hiçbir zaman, hiçbir siyasi figür hakkında kesin yargılarım olmadı (Bu konuda lütfen bana güvenin; Tayyip Erdoğan‘ı bile her konuşmasında kafamda tekrar tekrar değerlendiriyorum.) ve Sarıgül hakkındaki bu değerlendirmelerim de değişmeyecek diye bir şey yok. Yine de şöyle bir şey var: Beni bu konuda ikna edebilecek tek kişi, Sarıgül‘ün ta kendisidir.

Sarıgül, yerel seçim propagandaları esnasında -deneysel olarak da olsa- sosyal medyayı kullanmış biriydi. Dolayısıyla kendisinden, blogları da takip ediyor olduğunu beklemek yanlış olmaz. Kendisi olmasa bile Türkiye Değişim Hareketi takımındaki bir kişi veya bir grup, bu yazıyı kesinkes okuyacaktır (veya okuyacaklardır). Ricam şu: Sarıgül’le görüşeyim. 1 saat olur, 5 saat olur, günler sürer… Benim için fark etmez. Kafamdaki şüpheler ancak ve ancak kendisiyle görüşürsem dağılacaktır. Sarıgül‘le görüşme talebini buradan, açık bir şekilde belirtmem için bana cesaret verense; kendisinin hem sosyal medyayı kullanmak istediği belli olması, hem de her fırsatta gençliğe verdiği değeri vurgulamasıdır.

Ayrıca televizyon programlarındaki klasik sorular yerine sade bir vatandaştan gelecek samimi sorulara verdiği yanıtları duyunca halk tarafından kendisine duyulan güven de artacaktır, şüphesi olmasın.

Barış Ünver
01 Şubat 2010

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.