Genel seçimlerin sonuçları hakkındaki yorum ve fikirlerim

2015 Türkiye genel seçimlerinin sonuçlarından okuduklarım:

  • Tek başına AKP iktidarı dönemi sona erdi.
  • CHP, tarihinin en iyi reklam kampanyasını yapmasına , en iyi seçim stratejisini oluşturmasına ve halka en çok umut veren seçim çalışmalarını yürütmesine rağmen oyunu %1 oranında düşürdü, Meclis’e de daha az vekil sokacak.
  • MHP %16 civarında, HDP’yse %13 civarında oy almasına rağmen HDP, MHP’den 1 tane fazla vekil çıkartıyor (80’e 79, 81’e 80 veya 82’ye 81). Tekrar ediyorum: Halkların Demokratik Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi’nden daha fazla vekil sayısıyla Meclis’e giriyor. Kesin sonuçlar açıklanmadığı için bu fark değişebilir tabii.
  • Oylarını artıran baraj üstü 2 partiden biri olmasına rağmen, haritadaki renkler de, MHP’nin hezimetini bir kez daha gösteriyor. Sadece Osmaniye’de birinci parti olan, onu da %1’in altındaki oy farkıyla başaran MHP’nin, ülkenin geri kalanına renk verememesi, bir CHP’li olarak beni bile üzdü.
  • CHP’nin sahil şehirlerindeki üstünlüğü ve ülkenin geri kalanındaki zayıflığı da görülmeye devam ediyor. Haliyle bu da üzüyor beni. “Deniz havası hakikaten kafayı açıyormuş” gibi sığ espriler yapmayacağım, yakışık almaz.
  • Bu seçimlerin kazananı HDP, kaybedeni AKP oldu.

Bunlar da haberlerden okuduklarım:

  • Ahmet Davutoğlu, balkondan bir “Pirus Zaferi” konuşması yaptı.
  • Selahattin Demirtaş, AKP’yle koalisyon yapmayacağını tekrarlayarak, kendisine oy veren seçmeni kazıklamayacağı konusunda yüreklere su serpti.
  • Benzer bir şeyi MHP lideri Devlet Bahçeli de hissettirdi ama direkt olarak “AKP’yle koalisyon yapmayacağız” demedi, onun yerine AKP’nin yapması muhtemel koalisyonları (MHP’yi dahil etmeden) sayarak “bu koalisyonlarda ana muhalefet partisi olarak görev alacaklarını” söyledi. Yazımın geri kalanında bu açıklamaya tekrar değineceğim.
  • Kılıçdaroğlu, CHP’nin düşen oy oranıyla ilgili bir açıklama yapmadı, onun yerine bir dönemin kapandığını (“Akape zihniyeti”ni kast etti sanırım) ve demokrasinin kazandığını söyledi. Adamın hedefinin uzun vadeli olduğunu bildiğim için Kılıçdaroğlu’na kızamıyorum, istifa etmesini beklemiyorum ve istemiyorum ama üzülmedim de diyemem.
  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kıyamam, “Milletimizin takdiri her şeyin üzerindedir” diye yazılı açıklama yaptı. “Sonuçların hiçbir partiye tek başına iktidar imkanı vermediği mevcut tablonun…” diye başlayan cümlesiyle de AKP’ye laf soktu sanırım, emin değilim. Açıklama yollarlarsa bu yazıya eklerim.
  • Öküz ölünce, ortaklık bozuldu, Kürt hareketiyle ilgili “çözüm süreci” bütünüyle sona erdi.. Her zaman HDP’nin kazık atmasını beklerdim ama bir seçim kaybettiler diye AKP’nin “HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar” diye kestirip atması beni şaşırttı.

Ben kendi adıma, AKP’nin kalelerinden biri olan Altındağ ilçesindeki bir okulda (Ankara) Oy ve Ötesi adına bina sorumlusu oldum. Gün boyu çok sıkıldım ama gün sonunda oylar sayılırken ve okuldaki 11 sandığın tutanaklarını toplarken çok ter döktüm. “Döktük” demem daha doğru olur çünkü 7 kişilik bir ekibim vardı ve Oy ve Ötesi’nden 8 kişi olarak o okuldaki tüm sandıkların ıslak imzalı ve mühürlü tutanaklarını almayı başardık. Tutanakları Oy ve Ötesi’nin “Türkiye Tutanak Teyit (T3)” merkezine teslim edip eve döndükten sonra huzur içinde yattım, uyudum. Ekibime de, Oy ve Ötesi’ne de sonsuz teşekkürler.

Eee, şimdi ne olacak?

Şimdi değişik şeyler olacak.

Dediğim gibi, AKP tek başına iktidar olamıyor. Bu yüzden ya bir azınlık hükümeti kurup diğer 3 partinin altında ezilecekler, ya da bir partiyle koalisyon yapıp sadece o partinin altında ezilecekler. CHP ve HDP hiçbir şartta AKP’yle koalisyon yapmayacaklarını açıkça söyledi, MHP de bu yönde bir açıklama yaptı ama “AKP’yle koalisyon yapmayız” netliğinde bir açıklama gelmedi, dolayısıyla AKP’nin şu an için tek şansı MHP. Ama bu koalisyon gerçekleşse bile “başkanlık sistemi” gibi rüyalar artık geride kaldı. Hatta MHP’nin AKP’yle koalisyonu kabul etmesinin iyi bile olacağını düşünebiliriz zira AKP’nin yolsuzluklarından fena halde rahatsız olan MHP’nin bu konuda çalışmalar yaparken hükümetin içinde yer alması, MHP’ye daha geniş yetkiler tanımasa bile hoş bir ayrıntı olacaktır.

Ama en güzeli, CHP’yle MHP’nin kuracağı ve HDP’nin dışarıdan destek vereceği bir acayip koalisyon hükümeti olacaktır.

Yolsuzluk ve İsrafları Temizleme Hükümeti

Neden olmasın?

Bugün kafa olarak yakın, fiziksel olarak uzak bir arkadaşımla sohbet ederken onun ortaya attığı, beraber şekillendirdiğimiz güzel bir fikir bu.

CHP ve MHP ortak bir bildirge yayınlayarak, yalnızca yolsuzluklar ve israflar konusunda devlet seviyesinde düzeltmelerin, iyileştirmelerin yapılacağı bir koalisyon hükümeti kurmak istediklerini duyurur. HDP (kategorik olarak MHP’ye karşı olsa bile) bu amaçla kurulacak bir hükümete dışarıdan destek vereceğini bildirir ve 230 vekilli bir hükümet, güvenoyu alarak hükümeti kurar.

Kurulan hükümetin ilk icraati, kanıtları önemsenmeden sanıkları aklanan şu yolsuzluk soruşturmalarını tekrar açıp davaya dönüştürmek olur. Bu arada (geçmişe dönük bir uygulama yapılamasa bile) Deniz Feneri gibi tarihi yolsuzlukların dosyaları da tekrar açılır. Belediyeler de art arda denetime sokularak nerede israf var, nerede yolsuzluk var, görülür. (Sellere karşı kendi dalgıç ekibi olan, pahalı oyuncak ve gereksiz saat kulesi sevdalısı,  Ankara Büyükşehir Belediyesi herhalde denetime ilk giren belediye olurdu.)

Bülent Arınç’ın ve Burhan Kuzu’nun açıklamaları esas alınarak bir de “İsrafı Önleme Komisyonu” kurulur ve arı gibi çalışarak bütün altın klozetleri, gümüş çatalları, parasıyla öküz alınacak harcırahları tespit eder.

Saray mı? Herhalde boşaltılamaz. Talimat verilse bile Erdoğan, onur sahibi bir gecekondu sahibi edasıyla “Çıkmıyorum, gücünüz varsa ben içindeyken yıkın” gibisinden bir yanıt verip beyaz çay içmeye gidebilir.

Bu arada asgari ücret ya CHP’nin vaat ettiği gibi 1500 liraya, ya MHP’nin vaat ettiği gibi 1400 liraya çıkartılır. Aile sigortası kurumu devreye sokulur. Çiftçiye mazot 1,5 liraya düşer. Emekliye yıllık 1 ya da 2 maaş ikramiye vaadi gerçekleştirilir. Gerçekleştirilmeyen vaatler için hükümetin yakasına yapışırız.

Bunlar elbette hayal… ama şimdilik. Olmayacak diye bir şey yok, olabilir. Kibri bir kenara bırakıp çalışmak, kafa yormak lazım.

Sonuç

Çok acayip bir döneme gireceğimiz kesin. Bu zamana kadar siyasetin hayatımızın çok içine girdiğinden şikayet ediyorsak, bundan sonra daha da gireceğinden korkabiliriz. Olsun, kavga-dövüş yerine imece usulü ülkeyi kurtaracaksak sabahtan akşama kadar siyaset dinleyelim.

Sevgiler.

Barış Ünver
08 Haziran 2015

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.