Orucun gerçek amacı

Orucu yalnızca gırtlağın terbiyesi olarak görmek, oruç anlayışına hakaret midir? Belki “hakarettir” denemez ama yine de yanlıştır. Gününü yalnızca yemek yemeden geçiren bir kimsenin oruç tuttuğunu düşünmenin bir mantığı yoktur. Orucun, aslen nefis terbiyesi olduğunu; nefsin de yalnızca mideden, gırtlaktan meydana gelmediğini hatırlamak lazım.

“Nefis” kavramı

“Nefis” kavramının sınırları tabii ki kişiden kişiye değişir. Örneğin bir çocuğun, terbiye etmesi gereken bir şehvet duygusu yoktur veya az yiyen bir kimse, her dakika bir şeyler yemeye alışmış birine göre açlığa daha kolay dayanabilir.

Peki nefsin tanımına hangi duygular, hangi eylemler girer? Benim düşünceme göre “dürtü” olarak tanımlayabileceğimiz her şey “nefis” kavramının içerisinde düşünülebilir. Yeme-içme, şehvet, aşırı duygusallık, uyku, öfke hatta sigara ihtiyacı ve telefon veya bilgisayara olan aşırı bağlılık bile, birer “dürtü” oldukları için ve kontrol edilmesi gereken, terbiye edilmesi gereken duygu ve davranışlar oldukları için “nefis” kavramının içerisinde yer alabilir.

Bu bağlamda oruç tutan bir kişinin, tüm dürtülerini kontrol altına alabilmesi, nefsini terbiye edebilmesi için; sadece açlıkla şehveti, belki bir de öfkesini değil, her türlü “dürtü”sünü düşünebilmesi gerekir.

İddiamın garip olduğunun farkındayım zira bu anlayışa göre, örneğin Facebook’tan çıkamayan bir kimsenin oruç tutarken Facebook kullanmaması gerektiği sonucu çıkabilir. Yine de biraz kafa yorarsak, ilkin göründüğü kadar garip olmadığını görebiliriz.

Örnekler

Düşünelim: Açlığa dayanmamızdaki sebep nedir? Oruç tutarken yemek yemememizin sebebi, nefsimizin açlıkla ilgili olan kısmını terbiye etmektir. Her gün ikişer-üçer öğün yemek yiyorken, oruçlu bir günümüzde saatlerce (bu yıl 17 saat kadar) yemek yemeden durmayı deneyimliyoruz.

Aynı şekilde çok öfkeli, daha doğrusu öfkelenmeye alışmış bir insanın oruçlu olduğu zaman sakin olmasının gerekliliği, yine nefsini terbiye etmeye çalışmasından ötürüdür. Küfür edince oruç bozulmaz, öfkelenince oruç bozulur yani.

Gerekmediği halde günde iki defa, üç defa banyoya girme “dürtüsü” olan bir insanın durumu, öfkelenmemesi gerektiği halde ona buna sinirlenen, küfreden birinden farklı mıdır? Değildir. Bu durumda hijyeni konusunda böyle aşırı derecede hassas olan birinin de, oruçlu olduğu gün bu dürtüsünü kontrol etmeye çalışması, yemek yememeye çalışması kadar gereklidir.

Ve evet, en uç örneğimizde de aynı şey geçerli: Facebook’tan çıkamayan, üç beş saat Facebook’una bakmazsa tedirgin olan birinde de “Facebook dürtüsü” hatta “Facebook bağımlılığı” oluştuğu için, onun da bu dürtüsünü kontrol altına almaya çalışması, nefsinin terbiyesi açısından gereklidir.

Sonuç

Yanlış anlamayın; fetva vermeye çalışmıyorum, yalnızca aklımdakini söylüyorum. Sizin aklınızda da bu konuyla ilgili bir şeyler varsa, yorumlarınızla bu yazıya katkıda bulunmanızı çok isterim.

Barış Ünver
20 Temmuz 2012

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.