Referandumun ilk yıl dönümü

Referandum zamanları pek şenlikliydi. Bol bol kavga ettik, birçok kişi karşısındakini düşman gibi görüp ona göre davrandı falan… Siyaset tartışmaları, millet olarak stres atma yöntemlerimizin arasına tam olarak yerleşmiş oldu. Bütün kurtlarımızı döktük.

Ben bir siyasi konu hakkında hiç bu kadar tartışıldığını daha önce görmemiştim. Cidden. Gördüğüm seçimlerde bile bu kadar tartışma olmadı.

Peki sonuçta ne oldu? İktidar istediğini elde etti, muhalefet yine başarısız oldu ve bir hafta içerisinde normal yaşantımıza geri döndük… Ha, bir de başbakanın bir sözünü alıp kendisine karşı kullanınca kendimi hâkim karşısında buldum.

Ve dün, bu referandumun ilk yıl dönümüydü.

Bu 1 yıl içerisinde neler değişti peki? Referandumda değişeceği iddia edilenlere bakarak cevaplayalım. (Başlıkları; Stratejik Düşünce Enstitüsü‘nün yayınladığı ve Zaman gazetesinin dağıttığı 27 sayfalık kitapçıktan derleyeceğim.)

1. Kadınlara, çocuklara, yaşlılara… pozitif ayrımcılık

Anayasamızda kadınların ve erkeklerin eşitliğini tescilleyen maddeye; kadınlar, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, şehit yakınları, malul ve gaziler için bir ekleme yapılmış ve bu gruplardaki insanlar adına pozitif ayrımcılık konusunda alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı eklenmişti.

Şu anki durum ne peki? Şu anki durumu bilmem ama 2011’in ilk 6 ayında 27 bin kadına şiddet olayı yaşanmış. Üstelik bunlar yalnızca ihbar edilenler, kayıtlı olanlar. “Kayıt dışı şiddetin” çok daha fazla olacağını tahmin edebilirsiniz.

2. Özel hayatın gizliliği

Anayasaya eklenen ifadeyle kişi, özel hayatıyla ilgili afişe edilen bilgiler hakkında bilgilendirma alma, bu verilere erişme, bu verileri düzelttirme veya sildirme gibi haklara kavuşmuştu.

Peki 2011 genel seçimlerinde neler vardı gündemde? Kaset skandalları. Bu kasetlerde yer alan milletvekili adaylarının rakibi pozisyonundaki bazı siyasiler de, referandumda sanki böyle bir madde eklenmesini hiç istememişler gibi kasetleri hiç çekinmeden mitinglerde anlattılar, oralardan oy toplamaya çalıştılar.

3. Çocuk hakları

Anayasanın ilgili maddesine “Her çocuk, yeterli himaye ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” fıkrası eklendi. Benim de desteklediğim, pek güzel görünümlü bir fıkraydı.

Ama lafta kaldı. Dindar görünümlü çocuk istismarcıları etrafta gezinirken (Kimden bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz!) her gün çocuğa yönelik şiddetle ilgili haberleri okumaya devam ediyoruz. Çocuk tecavüzü haberleri bile normalleşmeye başladı, üçüncü sayfa haberlerine girdiler.

4. Memur ve işçilerin sendikal hakları

Ooo, bu madde süperdi bak… İşçinin birden fazla sendikaya üye olabilme hakkı geldi, memurlara toplu sözleşme hakkı geldi (ama grev niyeyse gelmedi), grevlerdeki kayıplardan sendikanın sorumlu tutulması ifadesi çıkartıldı… Pek çok güzel değişiklik oldu.

Ama bir işe yaramadı. Memurlara toplu sözleşme hakkı verilmesinin bir anlamı olmadı çünkü memurlar, önlerine getirilen sözleşmeyi kabul etmek zorunda sayılır. Grev falan yapamıyorlar sonuçta. Haksız bir sözleşmeye nasıl tepki verecekler?

5. Kamu denetçiliği (ombudsmanlık)

Böyle bir şey getirildi diyorlar. Aramızda ombudsman gören var mı?

6. Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) yapılan değişiklikler

En çok karşı çıkılan maddeler, en hızlı işleme sokulan maddeler oldu. Muhalefet “Niye paket halinde oyluyoruz? Ayrı ayrı oylayalım, bu iki madde haricindekileri hemen Meclis’ten geçirelim.” demişti ama bu iki madde ayrı tutulmadı, “seyahat özgürlüğü”, “memurlara toplu sözleşme hakkı” gibi alakasız maddelerle beraber referanduma sunuldu ki onca kavganın ardında yatan sebep de buydu! Neyse, referandum “kazanılınca” ilk işleme konan değişiklikler bu ikisi oldu, AYM ve HSYK hemen düzeltildi.

7. “Gerçek” darbecilerin yargılanması

“Yetmez ama Evet!” furyasını başlatan maddeydi bu. “Ben ‘EVET’ diyeceğim çünkü darbecilerin yargılanmasını istiyorum!” diyen (ve şu aralar yavaş yavaş bertaraf olan) kesim, sırf bu madde için referandum propagandası yapıp durmuşlardı.

Sonuç? Darbe yapmaya kalkışıp, başarısız olup olmadıkları henüz kanıtlanamayan “Zulümhane”liler bir yana (Onlar çok güzel cezalandırılyor!), çatır çatır darbe yapan Kenan Evren ve saz arkadaşları hala evlerinde (veya yazlıklarında) oturmaya devam ediyor.

“Yetmez ama Evet”çilere “Pişman mısınız?” diye sormuyorum, pişman olduklarını biliyorum, görüyorum. Hiç değilse Ahmet Altan‘ın gözlerinin birazcık açılmış olmasına seviniyorum.


İşin özeti şudur: Referandumdan çıkan tek sonuç: AYM ve HSYK yapılarının değiştirilmesi oldu.

Mutlu muyuz?

Not: Aslında kendi başıma oturup araştıracaktım, öyle yazacaktım ama Mustafa Mutlu benden önce yazmış, yıl dönümünden bir gün önce köşesinde yayınlamış. Azıcık oradan kopya çektim ama elbette kendi yorumlarımı da yazmış oldum.

Barış Ünver
13 Eylül 2011

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.