Bizi 1980 darbesine götüren bu anlayışın daha hala ülkede egemen olmasına anlam veremiyorum.
Açıkça söylüyorum: Türk halkından bahsederken “biz” ve “onlar” kelimelerini rastgele kullanan her insan BÖLÜCÜDÜR. Bu; Türk-Kürt tartışmalarında da böyledir, Alevi-Sünni tartışmalarında da böyledir, AKP-CHP veya AKP-MHP veya AKP hangi partiyle kavgalıysa o partiyle aralarında geçen tartışmalarda da böyledir… Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Tabii ki herkesin düşüncesi aynı değildir ve genel görüş bakımından toplumda gruplar birbirlerinden ayrılabilir, herkesin düşüncesi aynı olacak diye bir kural yoktur. Bölücülük diğerinin düşüncesine saygı duymamakla, onun düşüncesini küçümsemekle başlar. İtiraf edeyim, bu bağlamda benim de bölücülük yaptığım olmuştur. Zamanında yanlış yönlendirmeler sonucu Kürtlerden nefret etmişimdir veya AKP’nin görüşlerine saygı duyanlara saygısızlık etmişimdir.
Ama önemli olan hatadan dönmektir.
Ülkede hala inanılmaz bir sağ-sol çatışması var ama modernleştiğimizden midir yoksa kaba kuvvetten sıkıldığımızdan mıdır bilmiyorum, 1980 darbesine giden süreçteki gibi aynı silahla birbirimizi vurmak yerine kelimelerimizi kullanıyoruz. Bu hem iyi, hem kötü bir şey. Kötü olmasının sebebi insanın hala “diğerinden” tamamen ayrı görüşlere sahip olduğunu sanması.
Biraz daha açayım: Ben solcu değilim. Sağcı da değilim. Ama şunu söyleyebilirim: Sol görüşlerim de, sağ görüşlerim de vardır ama benim düşüncelerimi şu anda en iyi temsil eden siyasi partiler, kendilerine “sol parti” diyen partilerdir. Milliyetçiyim (ama ırkçı değilim), kendimi dindar olarak görürüm (ama dinci değilim), askere güvenim vardır (ama militarist değilim), üstüne bir de sosyal demokrasiye inanırım (ama sosyalist veya komünist değilim), laikliği devletin en önemli özelliklerinden biri olarak görürüm (ama dinsiz değilim ki zaten laiklik dinsizlik değildir) ve son zamanlarda moda olan “ulusalcı” terimine uygun bir düşünce yapım vardır. (Ulusalcılığın kabul ettiğim tanımını da yazayım ki kafa karışıklığı olmasın: Bana göre ulusalcılık; ülke sınırları içinde yaşayan tüm bireylerin, oluşan ortak geçmişe, ortak dile ve ortak erkine sahip olan toplumu din, mezhep, soy farkı gözetmeksizin “ulus” olarak kabul etmek ve bu çerçevedeki ulusal değerleri savunmaktır.)
Zihniyetimi oluşturan yapı taşlarından biri de sorgulayıcılığımdır. İstisnasız her şeyi sorgularım ve sorguladıktan sonra mantığa uyduramadığım hiçbir olguyu tam olarak kabul edemem. Yıllardır da bu sağ-sol meselesini sorgularım. Bu tarz bir bölücülüğe şu ana kadar mantıklı bir açıklama getirebilmiş değilim. Bana “sağ görüşlü” diyenden de, “sol görüşlü” diyenden de rahatsız olmam çünkü bünyemde iki görüş de mevcuttur ama “solcu” ve “sağcı” kavramlarını hiçbir şekilde kabul etmem.
Şimdi ben sağcı mıyım, solcu muyum?
Yorumlar kapalı.