Seçimler bitti ve bir kesimin temennisini karşılasa da, kimsenin (ama KİMSENİN) tahmin edemeyeceği sonuçlar alındı. Hiçbir araştırmacının veya anketçinin, hiçbir analistin veya stratejistin, hiçbir siyasetçinin veya nargilecinin sonuçlarını tahmin edemediği bu seçimleri beş farklı açıdan yorumlayacağım.
AKP açısından sonuçlar
Türkiye’nin en iyi teşkilatlanan partisi olan AKP’nin bu seçimde de sokak sokak, ev ev gezdiğini biliyoruz. Bunun meyvelerini bu seçimde de aldılar, ancak bunca çalışmaya rağmen %42,5’ta kaldılar. AKP’lilerin bile ciddiye almadığı “bedava kekli kıraathane” projesi sayesinde gündemi kontrol etmeyi başaramamış olsalardı, %40’ın altını bile görebilirdi AKP.
Erdoğan tarafında işler yolunda, birinci turda “başkan” seçildi seçilmesine ama zafer konuşmasının sönüklüğü AKP’lileri biraz şaşırttı. Açıkçası ben pek şaşırmadım, zira Meclis’te 293 sandalye alabilen AKP’nin kesin olarak bir partiyle koalisyon yapması gerektiğini düşündükçe, ezelden beri koalisyona karşı olan Erdoğan’ın moralinin bozuk olması kadar normal bir şey olamaz.
Erdoğan’ın bir kez daha kendisini yalanlaması ve koalisyonla oluşturulacak bir iktidarı, kendi deyimiyle “çift başlılığı” kabul etmesi gerekecek. 293 vekilin (Meclis Başkanı’nı da düşünürsek 292 vekilin) yanına diğer partilerden transfer yapması da olası, ama yeterli olmaz zira yasa geçirirken %10’luk bir “fire payı” da bırakacaksa, 40 transferden aşağısı kurtarmaz.
Bakanlar Kurulu da, Cumhuriyet tarihinde ilk defa olacak sanırım, bütünüyle dışarıdan seçilecek. Erdoğan daha fazla vekil kaybını göze alamaz (bakan seçilen vekillerin vekillikleri düşüyor çünkü).
Erdoğan girdiği her seçimden başarıyla çıkmayı bilen birisi, partisini de çıkartıyor. Meclis için yeni bir erken seçim kararı almak isterse, alır. Ama bunu yerel seçimlerden önce yapmaz ve Mart 2019’da yerel seçimler için sandık başına gittiğimizde yeniden Meclis’i oylarız; yahut Erdoğan yerel seçimleri de erkene alır ve Kasım ayında yine sandık başına gideriz.
CHP açısından sonuçlar
Üyesi olduğum partim, seçimin en büyük kaybedeni oldu. Diğer yandan Muharrem İnce de partisinden %8 fazla oy alarak rüştünü ispatladı ve olası bir kurultayın en güçlü adayı konumuna geldi.
%22,67 oy nedir Allah aşkına? HDP’ye “ödünç oy” veren seçmenin on binlerle sınırlı kaldığını biliyoruz (İspat isteyenler, HDP’nin ödünç oy istediği Haziran 2015 seçimleriyle, ödünç oy istemediği Kasım 2015 seçimlerini karşılaştırabilirler.) ama bir önceki genel seçimde %25,3 oy alan bir parti oyunu nasıl bu kadar düşürür? Kimse mazeret aramasın, bu düşüşün sebebi belli: CHP teşkilatları çalışmıyor. Çalışmış olmak için illa ev ev gezmek gerekmiyor, ama CHP seçmeni partisinin teşkilatlarında çalışmayı kabul etmediği sürece bu oylar da düşmeye devam eder.
Muharrem İnce’nin ekibinin daha sıkı çalıştığını da gördük, ama İnce’nin ekibi parti bayrağıyla değil, Türkiye bayrağıyla oy istedi. Evet, belki olması gereken buydu, ama karşında devletin tüm olanaklarını kullanmakta beis görmeyen, seni ve diğer rakiplerini özellikle dışlayan bir sistem varsa “Ben bu seçimde dürüstçe çalışacağım, hak yemeyeceğim.” demeyeceksin.
Sonuç olarak, CHP’liler “Akrep Gibisin” şiirini okumaya ve millete kızmaya devam etsin. Şikayet etmenin bir halta yaramadığını görenler partiden tek tek ayrılıyor zaten.
MHP açısından sonuçlar
Başlıkta neden “MHP’nin iktidarı” yazıyor? Yazının ana görselinde neden alevler içerisindeki Bahçeli, cool bir ifadeyle çayını içmeye devam ediyor? Çünkü seçimin kazananı tartışmasız bir biçimde MHP ve Devlet Bahçeli oldu.
Meclis’te 50 sandalyeye sahip olan MHP, bugünün “gölge iktidarı” konumuna yükseldi. (Şaibe iddialarını bir kenara bırakıyorum: Şaibe olduğunu düşünenler, şaibeyi engelleyemedikleri için kendilerine kızmalılar şu noktada.) Bugün MHP “şu bakanlığı, şu başkanlığı istiyorum” dediğinde AKP bunu yerine getirecek, “hadi affı getirelim” dediğinde affı getirecek, “bedelli askerliği rafa kaldıralım” dediğinde bedelli askerlik rafa kaldırılacak… Göründüğü kadarıyla, bu dönemde MHP’nin istemediği bir şey olmayacak.
Devlet Bahçeli bu gücünün farkında ve sanırım elindeki “vekil kozu”nu sürekli olarak ileri sürmeyecek ve gücünü idareli biçimde kullanacak. Nitekim seçimden hemen sonra (biraz da boşboğazlık ederek), herkesin farkında olduğu gerçekleri yüksek sesle dillendirerek “Biz ne dersek o olacak!” diyen MHP Genel Başkan Yardımcısı Sefer Aycan anında görevinden alındı, ancak bunun “Biz ne dersek o olmayacak.” anlamına gelmediğini görmek zor değil.
Meclis için bir erken seçim kararı daha alınmazsa, MHP şu anki “iktidarın azınlıktaki güçlü ortağı” konumunun keyfini çıkartacak.
Diğer partilerin açısından sonuçlar
Akşener & İYİ Parti: Girdiği ilk seçimde barajı aştı, ama Meral Akşener’in oyları epey geride kaldı. Ben milletin yeni ve iddialı adaylara gösterdiği ilgiden dolayı Meral Akşener’in %10’u kesinlikle geçeceğini, bir ihtimalle %15’i zorlayacağını düşündüm ama Akşener %7,5 bile alamadı. Ve anlaşılan İYİ Parti de, Akşener de aldıkları oyları ekseriyetle CHP/İnce seçmeninden kaptı. Eğer Erdoğan’ın seçmeninden %2,5 civarı oy koparabilmeyi başarabilseydi hem seçim ikinci tura kalacaktı, hem de ikinci turda İnce’nin ciddi bir şansı olacaktı. Olmadı, olmamasının sorumlusu da Akşener veya İYİ Parti değildi çünkü Erdoğan’ın medyası Akşener’i görmezden geldi ve Akşener’i ve İYİ Parti’yi görmeyen millet, oyunu Erdoğan’a ve AKP’ye verdi.
Demiratş & HDP: Cihangir’den ve Ekşi Sözlük’ten gelen 50 bin civarı “ödünç oy”u saymasak bile, hem MHP’yi hem İYİ Parti’yi geçerek Meclis’in üçüncü partisi oluverdi. 67 vekiliyle bir fark yaratamayacakları açık, zaten fark yaratmak istediklerinde de ağızlarından “Sayın Öcalan” ve “gerilla” lafları düşmüyor, ama barajı (sanırım) üçüncü defa aşmayı başararak rüştünü bir kez daha ispatlamış oldular. Demirtaş da sazını çalmaya devam etsin, ne diyeyim.
Karamollaoğlu & Saadet Partisi: Karamollaoğlu, Madımak Katliamı hakkında yaptığı saçma sapan yorumlarla gözümden düşse de seçim sürecinde nispeten etkiliydi, ama AKP’nin seçmen kitlesiyle kendi hedef kitlesi bire bir örtüşürken %1 oy bile toplayamadı. Saadet Partisi ise %1,35 oy toplamayı “başarsa” bile hiç vekil çıkartamadı. “Temel Reis”in ve partisinin daha büyük bir enerjiyle çalışması gerekiyordu, yapamadılar. Diyecek bir şey yok.
Perinçek & Perinçek Partisi: Perinçek’in aday olabilmesi için gereken 100 bin imzanın 80-90 binini CHP’liler verdi, biliyorsunuz. Perinçek aday olduktan hemen sonra “CHP’yle ittifak falan yapmayız.” dediğini de biliyorsunuz. Şimdi Perinçek’in, topladığı imza kadar bile oy alamadığını görüyorsunuz. Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz.
Benim açımdan sonuçlar
Bu seçimden sonra ben de siyasetten ne kadar az anladığımın farkına (bir kez daha) varmış oldum. Yalnız bu seçimlerde yaşadığım “yıkım”, öncekiler gibi şiddetli olmadı, çünkü bu sefer gerçekten ümitli değildim. Başkalarının ümitlerini kırmamak için, hayallerini yıkmamak için, kimsenin ahını almamak için sosyal medyada ümitsizliğimi belli etmedim, ama seçim akşamı da çıkan sonuçlar beni mahvetmedi.
Ne desem tersi çıkıyor, mührü nereye vursam aksi kazanıyor… Ben bu işlerden pek çakmıyorum kardeşim, okumayın bu yazıları!