Blog’lar hakkında İngilizce içerikli en güzel blog’lardan biri olan ProBlogger‘ın şu yazısını çevirmek istedim. Görür görmez çevirmek istedim aslında ama kısmet bugüne imiş. Önceki çevirilerimde (bir-iki tane var zaten) kendimden de bir şeyler katmış, bu sebeple gerçek çeviriler yapmamıştım. Bu sefer de tam bir tercüme yapmayacağım, özellikle yazarın kendi tecrübelerini ve kendi ağzından yazdığı cümleleri genele çevireceğim. Dahası, kendi düşüncelerimi de katacak, ve hatta özgün yazıdaki bazı cümleleri kullanmayacak ve çeviriyi çevirilikten iyice çıkaracağım. Umarım beğenirsiniz.
Diğer blog yazarlarıyla sosyalleşmek, bloglama konusunda önemli bir gereklilik olarak nitelendirilebilir. Bu gerekliliği çok önemli kılan bazı sebepler sıralayabiliriz:
- Okur bulmak – Okur sayınızı artırmanın en iyi yollarından biri, başka bir blog yazarının sizin yazdığınız bir yazıyı okurlarına tavsiye etmesidir. Bir blog yazarı sizin bir yazınızı beğenir de kendi okurlarına tavsiye ederse, sizin de başka bir blog yazarının yazısını tavsiye edeceğiniz kitlenize yeni potansiyel üyeler bulmuş olursunuz.
- Zanaati öğrenmek – Bloglama konusunda ilerlemeniz için diğer blog yazarlarının tecrübelerini benimsemeniz kaçınılmazdır. Başka blog yazarlarıyla etkileşime girdikçe iyi bir blog kurmaktan öte bilgiye sahip olabilirsiniz. Dahası, birden fazla büyük blog yazarından edindiğiniz bilgileri harmanlayarak büyüdüğünüzde daha özgün fikirler oluşturabilirsiniz.
- Sorumluluk ve kılavuzluk – Bloglama denen hadise bazen sizi dünyadan yalıtan fena bir işe dönüşebilir ve bu (kişiliğinizin kontrolünü kaybettiğiniz zaman veya yaptığınız işin vaziyetine uzaktan bakıp bunalıma girdiğinizde) yoldan çıkmanıza veya yanlış bir yola sapmanıza neden olabilir. Böyle durumlarda sizin davranışlarınızı kontrol edecek, sizin gibi bir blog yazarı, dengenizi yeniden bulmaya yardımcı olacaktır. Bu madde önemsiz gibi görünse de sevdiğiniz bir blog yazarından gelen “Abi şu yazında nasıl sıvamışsın öyle ya?” gibi bir tepki, fark etmediğiniz bir düşüşü durdurmaya yardımcı olabilir.
- Arkadaşlık – Blog yazarlığı yalnız bir iş olabiliyor. Böyle durumlarda işin iyisini kötüsünü bilen, yanlışlarını ve doğrularını gösterecek, sizden daha tecrübeli bir blog yazarı çok işinize yarayacaktır. Sizden daha iyi olmasa bile sizin seviyenizdeki bir blog yazarıyla yapacağınız bilgi ve tecrübe paylaşımları, yükselmenize çok yardımcı olacaktır.
- Yeteneklerin paylaşımı – Kendi türünde bloglamayı tamamen sökmüş, her şeyi bilen bir blog yazarı yoktur, olamaz. Kimsenin, senin veya benim de eksiksiz bir bilgisi olamaz bu konuda ve blog yazarlarının birbirinin bilgi boşluklarını doldurmak için edindiği ve/veya edineceği arkadaşlarından faydalanması kaçınılmazdır. Bir blog yazarı ötekinden tasarım konusunda yardım alırken, o öteki de başka bir yazardan arama motoru optimizasyonu konusunda fikirler edinebilir. Bu da, etkileşime giren blog yazarlarının sağlıklı bir biçimde büyümesini sağlar.
Önemleri sıraladık, sıra işin nasılına geldi.
Blog yazarlarıyla arkadaşlıklar kurmak için birçok yol düşünülebilir. Herkesin kendi tarzında arkadaşlıklar kurması en doğalı olsa da, genele daha uygun yöntemlerden 12 tanesini okumak da zarar vermez, değil mi?
- Başka blog’lara yorum yazmak – Bu madde tek başına bile yeter aslında. Her ihtimalde en etkilisi, etik yönlerden en uygunu ve en doğalı tartışmasız bu yöntemdir. Yalnız dikkat edilmesi gereken noktalar var:
- Gerçek yorumlar bırakmak – “Canikom çok güzel yazı, blog da çok güzel bana da beklerim!” tipindeki otomatik yorumlar bazı kişileri mutlu edebilir ve kandırabilir, ama fark edildiği vakit belirli kesimlerden dışlanacak noktaya dahi gelebilirsiniz. Gerçi arkadaşlık kurma şekliniz buysa sizin arkadaşlığınıza tüküreyim, orası ayrı.
- Anlamlı yorumlar bırakmak – Yazıya gerçekten yorum yazmak istediğinizde yorum yazın. Eğer “Gördüğüm her yazıya yorum bırakayım ki hem blog sahibi beni blog’una ilgi duyan biri olarak görsün, hem de o blog’dan ziyaretçi gelme ihtimali artsın.” gibi çarpık bir düşünceye sahipseniz, elbet bu da nihayetinde farkedilecektir. Yalnızca ilgi duyduğunuz ve anladığınız yazıları yorumlayın ki sizi tanıtan sıfatlardan biri dürüst olsun, fırsatçı değil.
- Israrla ziyaretçi beklememek – Yorumunuzu okuyan ve beğenen (veya yorumunuzdan dolayı size nefret duymaya başlamış olan) kişi, elbet size ulaşmanın yollarını arayacaktır. Bir de bu kişi internetten az biraz anlıyorsa isminizin üstüne gelip blog’unuzu ziyaret etmeyi akıl edecektir. Israr eder gibi bir de yorumunuzun sonuna blog’unuzun adresini eklemeye gerek yoktur yani. Hem sizin buradaki amacınız arkadaş edinmek, ziyaretçi edinmek değil ki?
- Başka blog yazarlarına e-posta atmak – Siz de bir blog yazarıysanız -ki bu yazıyı buraya kadar okuduysanız muhtemelen öylesiniz- şunu kabul edersiniz sanırım: Yorum kutusundan ulaşmak yerine e-posta ile ulaşmak bazen daha onur verici olabilir. Tabii yazılarınızla ilgili şeylerden bahsetmiyorum, bilakis, yazılarınızdan ayrı konularda e-posta ile size ulaşan bir blog yazarına, size hakaret veya küfür falan etmiyorsa, olumlu duygular beslersiniz. Diyelim ki bir blog yazarının sitesinde bir hata gördünüz. Bunu ona iletin. Hele bir de çözüme de sahipseniz, sizi tanımayan bu blog yazarı en kötü ihtimalle size minnet duyacaktır. Veya ne bileyim, yazılarını okuduğunuz bir blog yazarının, ilgilenebileceği bir konu hakkındaki bir yazıyı iletin ona. Yalnız bunları çıkarcı bir zihniyetle yapmayın, samimi bir e-posta yollayın. Cıvık da değil, samimi.
- Konuk yazarlık – Türk blogküresinde -sanıyorum- en fazla birkaç kere yapılmış bir olay bu. Sevdiğiniz, saydığınız bir blog yazarına, sizin blog’unuzda yazmasını teklif edin. Bunu yaparken özellikle ünlü, büyük blog yazarlarını seçmek zorunda değilsiniz. Konuk yazarlık teklif edeceğiniz bir blog yazarını ararken baktığınız kriter ün olmasın; sizin yazdığınız tarzda yazan, yazılarını takdir ettiğiniz, ne bileyim sevdiğiniz blog yazarlarına önerin bunu.
- Yazı önerileri – Türk blog küresinde -büyük ihtimalle- hiç yapılmayan bir olay bu :). İkinci maddede kısaca bahsettiğim bir şey bu. Belirli bir (veya birkaç) blog yazarının ilgileneceği ama sizin yazmak zorunda olmadığınız (Gerçi yazabilirsiniz de.) konular hakkında bir haber çıkarsa veya bir gelişme olursa, bunu o blog yazarına bir şekilde bildirin. Eğer bu blog yazarı çok şımarık biri değilse, en azından içten bir teşekkürle dönecektir size. Bu olayda bu blog yazarının o haberden/gelişmeden haberdar olup olmaması da önemli değildir.
- Bağlantı verin – SEO manyaklıkları yapmıyorsanız bu, sizin için çok zor bir şey değildir. Yazının başındaki nedenlerden ilkiyle ilgili bu, yalnızca tam tersi. Kendi blog’unuzda başka blog’lardan bahsedin, oradaki yazılara bağlantı verin. Bahsettiğiniz blog yazarı bu bağlantıdan haberdar olduğu an (Siz haberdar etmeyin!), kim olursa olsun sevinecektir; sizi tanımıyorsa da tanımak için vakit ayıracaktır.
- Anlık mesajlaşma – Bunu her blog yazarı sevmeyebilir ama mesela MSN adresini, GTalk adresini veren bir blog yazarıyla o anlık mesajlaşma protokolüyle iletişime geçmeniz, zaten onun istediği bir şey de olması sebebiyle, onu mutlu edecektir ve gerçekten meşgul değilse size “Meşgulüm ağa, sonra konuşalım.” demeyecek, sizinle üç beş dakika olsun muhabbet edecektir.
- Sosyal ağlar – Bu da Türk blogosferinde çokça yapılan bir etkinlik – çeşitli sosyal ağlarda diğer blog yazarlarıyla tanışmak. Facebook‘tan arkadaşlık talebi ekleyin (kendinizi tanıtarak tabii), Twitter‘dan takip etmeye başlayın, LinkedIn‘den tanışın… Sosyal ağların amacı zaten sosyalleşmek olduğu için oralarda çok zorlanmazsınız :).
- Sosyal imleme – Bu madde Türk blogosferi için geçerli olmasa gerek. Sosyal imleme sitelerinin Türkiye‘deki acınası durumuna baktığımızda bu maddeyi gerçekten es geçebiliriz ama sırf açıklamak adına açıklayayım: Bu sitelere bir şekilde ilgi duyan bir blog yazarı bulursanız (Helal olsun!), beğendiğiniz yazılarını oylayın. Oylamanızı göreceği için küçük bir ihtimalle de olsa sizi araştırmak için 4-5 dakikasını ayıracaktır.
- Röportajlar – Burada direkt olarak kendimden örnek vereceğim: Biri yayımlanmamış, biri de henüz yapılma aşamasında olan, diğer ikisi de bitmiş dört tane röportajım var benim :). Kendi görüşümü belirteyim: İnanılmaz derecede gurur verici, biraz şımartıcı, birazcık da burun kaldırıcı bir olay :). Yani şöyle düşünüyorsunuz: Lan ben ünlü mü oldum şimdi, millet benimle röportaj falan yapıyor? :D Düşüncelerimden ve dışa vurduğum duygularımdan yola çıkarak şu sonucu çıkarmak mümkün: Birine röportaj için gittiğinizde, hiçbir şekilde kötü düşünüleceğinizi sanmayın. Kaideyi bozmayacak istisnalar haricinde kesinlikle geri çevirilmeyeceksiniz, onu bilin :). Ha, yalnız röportaj yaptığınız herkese aynı soruları vermek, kişiye özel sorular sormaktan daha az etki yapacaktır. Hele hele “Öncelikle kendinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Yani bilişim dünyasının dışındaki sizi tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?” gibi kişiye özel gibi görünen soruları herkese sorarsanız (*) bu, röportaj yaptığınız blog yazarlarına direkt olarak hakarettir.
- Forumlar – Herhangi bir forumda kendi blog’unuzdan bahsetmek mümkün – tabii forum imza bölümüne blog’unuzun adresini yazdığınızda yöneticiler bunu reklam olarak görüyor ve sizi forumdan uzaklaştırmıyorsa :D. Dediğim gibi, imzanıza blog’unuzu ekleyin, profilinize ekleyin, yazdığınız mesajlarda konu, yazdığınız bir blog yazısıyla ilgiliyse oraya bağlantı verin… Dozunu kaçırmadığınız sürece forumlardan da blog yazarlarıyla tanışmanız olası.
- Telefonla/Skype’la ulaşmak – Bu da sanırım bizim blogkürede pek tutmaz zira Skype kullanan da, telefon numarasını veren de pek yok. Hatta bizde telefon biraz daha özel bir ulaşım şekli olduğundan, bir şekilde kendisine telefonla ulaşıp “Merhaba, ben Barış Ünver ve blog’unuzu takip ediyorum. Süper bir blog, tebrikler!” dediğinizde suratınıza kapatma olasılığı oldukça yüksektir :). Bu maddeyi bu yüzden es geçiyorum.
- Yüz yüze tanışmak/görüşmek – En garanti ikinci yöntem de (İlki, birinci maddedeki yöntem.) budur sanırım. Blog Konferansı olsun, Türk Blog Yazarları toplantıları olsun, ne bileyim internetle ilgili yapılan, blog yazarlarının katılma olasılığı yüksek etkinlikler olsun… Bu gibi yerlerde blog yazarlarıyla gerçek arkadaşlıklar kurabilirsiniz. Yalnız bu yöntem için fazladan çaba sarf etmeniz gerekiyor, kıçınızı bilgisayar başından kaldırmalısınız :).
Bu 12 yöntemin hepsinin de kesinlikle işe yarayacağı söylenemez elbette – ama ilk ve on ikinci maddelerde bahsedilenler başta olmak üzere bu on iki maddeyi uygulamak, blogküreye yeni katılmış blog’ların yazarlarının blogküreyi tanıması ve hatta bu dünyada daha hızlı yükselmesi açısından çok önemlidir. Zaten arkadaşsız bir blog yazarı da blog yazmaktan pek zevk almayacaktır, bu yüzden bu on iki madde ile olmasa bile bir şekilde arkadaş edinmek, bu dünyada elzemdir.
Yorumlar kapalı.