Cinsiyetçilik üzerine

Feminizmin olayı nedir?

Adı, “kadınların” veya belki de “kadınlığın” savunulduğu bir ideolojiyi çağrıştırıyor. Tanımına baktığımızda da “Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için bir mücadeledir.” diyor. (Çoğu zaman olduğu gibi, kaynağım Vikipedi.) Halbuki bir cinsiyetin ismini taşıyan bir hareketin “eşitliği” savunması fikri bana biraz ters geliyor.

Kadın haklarının savunulmasını anlarım. Özellikle Avrupa’da yıllar, yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeklerden daha aşağı varlıklar olarak görülmüş ve hala da bu kafa yapısından kurtulamayan milyarlarca erkek var. Buna bir sözüm yok ve kadınların elinden alınan hakların onlara teslim edilmesi, benim de savunabileceğim bir şeydir. Ama bu tarz hareketler, kadınları, çoğu zaman erkek düşmanlığına yol açan tavırlara yöneltiyor.

Düşüncenin kendisini eleştirmek niyetinde değilim. (Sadece isminin “eşit cinsiyetçilik” gibi bir anlamı olması gerekirken “kadıncılık” anlamı olması saçma geliyor.) Ama düşünceyi uygulayan kesin, özellikle düşünce üzerinde düşünmeden düşünceyi uygulamaya kalkışan kesim bazen komik, bazen sinir bozucu, bazen de tehlikeli olabiliyor.

“Cinsiyetçilik” kavramını ele alalım mesela. Bunun anlamını çıkarmak için bir kaynağa gerek yok, “bir cinsiyeti üstün tutan veya diğer cinsiyet(ler)le kıyaslayan bir ayrımcılık” olduğu adından çıkartılabiliyor. Ama cinsiyetçi kadınlar, başkalarının kadınlar aleyhine yaptığı cinsiyetçi eylem ya da söylemleri eleştirirken kendileri de cinsiyetçilik hatasına düşüyor, hatta kendileri de cinsiyetçi eylem veya söylemlerde bulunurken yaptıklarını “eşitlikçilik” olarak adlandırma saçmalığına girişebiliyorlar.

En sık görülen ifade: Erkekler öküzdür. Tek kelimeyle cinsiyetçilik mümkün müdür bilmiyorum ama iki kelimeyle cinsiyetçilik yapılabileceğinin kanıtıdır bu cümle. Ama o cinsiyetçi kadınlara sorsanız, bu cinsiyetçi erkeklere verilen bir tepkidir. Yok öyle bir dünya. Karşındaki cinsiyetçiyse, sen onun hatasını aynı şiddette (veya daha şiddetli) bir cinsiyetçi eylem veya söylemle gösteremezsin. Yaptığın şey, karşındakiyle aynı hataya düşmekten başka bir şey değildir. (Hatta dediğim gibi, bazı durumlarda karşıda biri bile yoktur, erkeklerin öküz olduğu ifadesi durup dururken söylenir.)

İşin komiği, bu cinsiyetçi kadınlar günlük hayatta kadınlar aleyhine cinsiyetçi yaklaşımlar da sergiler. Örneğin erkekler gibi kadınların da askere gitmesi konusunu ortaya atsanız, kadınların askere alındığı ülkeler olmasına karşın, cinsiyetçi kadınlar buna “kadınların askerliğe elverişli vücut yapılarına sahip olmamaları” dolayısıyla karşı çıkarlar (bir de üstüne size hakaret ederler). Evlilikte “eve ekmek getirme görevinin” erkekte olduğunu savunan feministleri bile görebilirsiniz bu ülkede. Şaka yapmıyorum: İnsanların yorum yapabildiği herhangi bir internet sitesini (Facebook, Twitter, Ekşi Sözlük, Hürriyet’teki haberlerin altındaki yorumlar falan) gezere bu gerçeği görebilirsiniz.

Ben mi? Ben fiziksel engellerin olmadığı durumlarda sosyal anlamda eşitliği savunanlardanım. Yüzde yüz eşitliğin olmayacağının bilincindeyim, ancak bunun, sosyal statü olarak eşitliği engelleyen bir gerçek olmadığının da bilincindeyim. (Hani saldıracak olursanız, benim cinsiyetçi erkeklerden olmadığımı bilin diyorum.)

Not: Bu yazıda erkeklerin cinsiyetçi eylem veya söylemlerine yer verilmemesinin sebebi; erkeklerin cinsiyetçiliği konusunda tartışılabilecek pek bir şey olmaması, buna karşın kadınlarda da aynı oranda yer alan cinsiyetçiliğin göz ardı edilerek “yalnız erkeklerin cinsiyetçi oluşu” ifadesine karşı bir argüman geliştirilmeye çalışılmasıdır. Özetle, durum şudur: Genelleme yapacak olursak erkekler de cinsiyetçidir, kadınlar da cinsiyetçidir; ama iki tarafın da cinsiyetçiliği su götürmez bir gerçek iken, erkeklerin cinsiyetçiği ön plandadır ama kadınların cinsiyetçiliği geri plandadır.

Barış Ünver
16 Ağustos 2015

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.