Devir sizin devriniz

Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun, sevgili sütten çıkmış ak kardeşler.

Artık inkâr etmek yersiz: Ülkenin her yerindesiniz. Ayrı olması gereken üç büyük kuvveti ele geçirdiğiniz gibi, dördüncü kuvvet olan “basın” da sizin avuçlarınızda.

Para konusunda hiçbir derdiniz kalmadı, harcayamayacağınız kadar çok paranız var. Buna rağmen daha çok para kazanma, bütün paraları kazanma, her parayı kazanma hırsınızı da normal buluyorum. Ben de dünyevi zevklerin müptelası olmuş bir zavallı olsam, ben de o zevklerin devamı için her türlü pisliği yapardım.

Kimsenin size dokunamayacağını biliyorsunuz. Her geçen gün yarattığınız yeni düşmanları da yeniyor, zafer üstüne zafer kazanıyorsunuz. 2002, 2004, 2007, 2009, 2010, 2011, ve 2014 yılında kazandığınız zaferlerin hiç bitmeyeceğine güveniyorsunuz. Veya şöyle diyelim: O günü düşünmemeye gayret ediyorsunuz.

Hoşunuza gitmeyen bir şey mi oldu? Bastırmayı, yok etmeyi çok iyi biliyorsunuz. Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, çıkan o cılız sesleri. O cılız seslere karşı sizin sesiniz yüksek çıkar, ama suçluluk psikolojisinden değildir o sesin yüksekliği. O yüksek sesle, o orantısız şiddetle gücünüzü gösterir, sizi çekemeyenlere adeta gözdağı verirsiniz. Sizin için eleştiri veya tepkiler, sizi, yaptıklarınızı düşünmeye sevk edecek türden şeyler değil, bütünüyle yok edilmesi gereken belalardır. Kimin haddine, haksız olduğunuzu iddia etmek? O hadsizleri demir coplarla dövmek, zindanlarda çürütmek, biber gazıyla gebertmek gerekir!

Müslümanlığı da en iyi siz bilirsiniz, siz. İslam’da paylaşmak vardır ama siz kendi aranızda paylaştıklarınızı sevaptan sayarsınız. İslam’da zorlama yoktur ancak siz zorlamadan zorlamayı becerir, sizin gibi düşünüp davranmayanları dışlayıp hor görerek, gerekirse zarar vererek sizin gibi düşünmeye “teşvik edersiniz”. İslam’da gösteriş yasaktır ancak siz cuma namazına kameralarla gider, Kâbe’de selfie’ler çekersiniz. Yaptığınız açılışlarda kurdeleyi keserken birinin ağzınıza mikrofon dayamasını beklersiniz ki, herkesin duyabileceği biçimde “Bismillah!” diyesiniz. İslam’da tasarruf esastır, israf haramdır ancak yaptırdığınız saat kuleleri, defalarca yenilediğiniz kaldırım taşları, iç ettiğiniz deprem vergileri ve hatta sıfırladığınız o kaynağı “örtülü” paralar bile aslında Filistin’deki kardeşlerimize gider, aslında Allah yolunda harcanır, aslında ananızın ak sütü gibi helaldir o paralar. İslam’da yasaklanan, lanetlenen her şeyi yapmanıza rağmen ne hikmetse siz kendinizi en Müslüman insanlar olarak tanınırsınız. Sizin iğrenç, kokuşmuş, pislik anlayışınız yüzünden kimbilir kaç kişi ateist oldu, kimbilir kaç kişi sizin dininizi gerçek din zannedip sizin gibi küfre, şirke battı… ama siz ne kadar da dindarsınız! Öyle dindarsınız ki, başka kimse yeterince dindar değil, eğer sizden değilse. Din, sizin tekelinizde.

Bilim, sanat, doğa… bunlar sizin için zerre önem taşımıyor. Hakikaten, ne gerek var bunlara? Bilim üretmek yerine ara eleman üretmek, ekonomiye daha iyi geliyor. Sanat yapmak yerine bina yapmak, ekonomiyi daha ileri götürüyor. Doğayı korumak yerine müteahhitlerinizi korumak ekonomiyi şahlandırıyor. Daha fazla beton, daha fazla inşaat, dış mihraklarınızı çatır çatır çatlatıyor. İstanbul Boğazı’nı komple betonla doldurup üstüne otel yapsanız, otuz kilometre ötesine kuracağınız yedi tane havalimanının yanında ne güzel gider, ne çok kişi gelir bir gecede konduracağınız Boğaziçi Betonu’nu görmeye!

Yıllarca horlanan sizdiniz, o yüzden böyle davranmakta haklısınız. Size kök söktürenlere kök söktürmek hakkınız. Sizi baskılayanları baskılamak hakkınız. Size kötü davrananlara kötü davranmak hakkınız. Artık güç onlarda değil, sizde. Hem de bütün güç sizde. Türkiye tarihinin, belki de Türk medeniyetleri tarihinin en büyük maden kazasını tam anlamıyla “bastırıp”, sizi protesto etmeye cüret eden “İsrail döllerine” yumruklarla girişiyorsanız, neredeyse bütün arkadaşlarınız farklı yolsuzluklara bulaştıktan sonra kimsenin kılına zarar gelmiyorsa, artık göstere göstere sahtekârlık yaptığınız halde kimse size bir şey demiyor veya diyemiyorsa, o zaman bu sınırsız güç, sonuna kadar hakkınız.

Ama Allah herkesi farklı biçimlerde sınar. Bizi bu haksızlıklarla sınarken, sizi de bu büyük güçle sınıyor. Biz haksızlığa karşı sesimizi çıkarmadığımız için cezalandırılacağız, sizse gücünüzü sırat-ı müstakime ulaşmakta değil de, o güçle övünüp güçsüzü ezmekte kullandığınız için cezalandırılacaksınız. Bize kaynar su, size irinli su içirilecek. Bizim örtümüz, sizin döşeğiniz ateşten olacak.

Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun, sevgili sütten çıkmış ak kardeşler. Yok ettiğiniz demokrasinin, tecavüz ettiğiniz cumhuriyetin bayramı, en çok size kutlu olsun. Mutlulukla kutlayın, bu cumhuriyeti yok edeceğiniz güne güvenerek.

Ama o gün, gelmeyecek.

Bir gün, bu güç elinizden kayıp gidecek. Dünyanın kimseye kalmadığını boşuna tekrar etmiyor dünya. Hem dostlarınızı, hem düşmanlarınızı eze eze çıktığınız o yüksek dağlardan, ağzınızı burnunuzu kıra kıra düşeceksiniz. Dibe vurduğunuzda, kalkmaya mecaliniz olmayacak.

Bize kötü davranmaya devam edin. Beni susturun, babama vergi cezası kesin, annemi hapse atın, ablamı kurşunlayın. Biz bekleriz, biz sizden sabırlıyız. Düşeceğiniz gün, biz ülkeye barışı, huzuru getirmek için hazır olacağız.

Elinizden geleni ardınıza koymayın, yapabildiğiniz her şeyi yapın.

Devir sizin devriniz. Yapmazsanız şerefsizsiniz.

Barış Ünver
29 Ekim 2014

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.