AKP kapatılmadı, demokrasi kazandı (mı?)

  • AKP kapatılmadı, hazine yardımının yarısından yoksun bırakılma ve ihtar cezaları verildi.
  • Anayasa Mahkemesi‘nin 11 üyesinden 6’sı “Kapatılsın.” dedi, 4’ü “Hazine yardımının yarısından yoksun bırakılsın.” dedi, 1’i de “Kapatılmasın.” dedi.
  • Bir başka deyişle 6 kişi kapatılmasını, 5 kişi de kapatılmamasını istedi.
  • Alınan karar doğrultusunda AKP’nin laiklik karşıtlığı tescillenmiş oldu.
  • Oylar şu şekilde:
    Haşim Kılıç – Red
    Osman Paksüt – Evet
    Fulya Kantarcıoğlu – Evet
    Mehmet Erten – Evet
    Necmi Özder – Evet
    Şevket Apalak – Evet
    Zehra Ayla Pektaş – Evet
    Sacit Adalı – Hazine yardımından mahrum bırakılsın
    Ahmet Akyalçın – Hazine yardımından mahrum bırakılsın
    Serdar Özgüldür – Hazine yardımından mahrum bırakılsın
    Ferruh Kaleli – Hazine yardımından mahrum bırakılsın

Fark ettiniz mi bilmem, 6 kişinin dediği değil de, 5 kişinin dediği oldu. Sinirlenip, bağırıp çağırmadan önce bir de bunun sebebini anlamak istedim ve Haşim Kılıç‘ın açıklamasından şu cümlelerle karşılaştım:

Burada kapatma kararı çıkmamıştır Anayasa’daki bu sayıyı yani 7 sayısını tutturamamış olmasından dolayı kapatma kararı çıkmamıştır ama bu kararın sonucunda bu partiye bir ihtar kararı çıkmıştır, ciddi bir ihtar kararı çıkmıştır. Bu sonucun değerlendirileceğini ve gereğinin de yapılacağını umut ediyorum, tahmin ediyorum.

Neden 7 kişi gerektiği hakkında net bir bilgim yok ama yanlış bilmiyorsam nitelikli çoğunluk denen bir kavram, bu kararın oylanmasında üye sayısının (11) en az üçte ikisinin (7,333…’ten 7) aynı oyu vermesini gerektiriyor, aksi takdirde yeterli çoğunluk sağlanmamış kabul ediliyor… ve azınlığın dediği oluyor.

Benim anlayamadığım nokta bu son kısım işte: Nitelikli çoğunluk sağlanamadığı takdirde neden niteliksiz azınlığın dediği oluyor? Yalvarırım AKP‘yi seven de, sevmeyen de düşünsün: Ülkenin kaderini değiştirecek bir karar alacaksınız ve 11 kişiden 6’sı aynı fikirdeyken, nitelikli çoğunluk kavramına uyulmuyor diye 4 kişinin hemfikir olduğu karar kabul ediliyor. Böyle saçma bir şey olur mu, bu mudur demokrasi? Benim düşünceme göre (Gerçi halkın düşüncesini önemsemeyen bir demokraside benim düşüncemin önemseneceğini sanmıyorum.) bir kararda nitelikli çoğunluk şartı varsa ve bu nitelikli çoğunluk sağlanamadıysa, direkt olarak “öbür karar”ı kabullenmek yerine kararı tartışmaya (Kötü anlamda “tartışmak” değil.) devam etmek daha mantıklı.

Demokrasi dedim de, birkaç tahmin geldi aklıma. Onları da yazayım, gerçekleşirse süper olur: Bu olayı demokrasi zaferi olarak ilan edecek olan AKP‘liler ve AKP‘ciler, yazının başında kırmızıyla belirttiğim gerçeği görmezden gelerek durmadan yola devam edecekler. Nitekim Recep Tayyip Erdoğan da bir saat kadar önce yaptığı konuşmada şöyle mesajlar vermiş:

  1. “Hiç bir zaman laiklik karşıtı hareketlerin odağı olmayan Ak Parti bundan sonra da Cumhuriyetimizin temellerini korumaya devam edecektir.”
    Bu ne anlama geliyor, biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesi‘nin bu kararını da görmezden geldiklerini söylüyor Tayyip! 11 üyenin 10 tanesi AKP’nin laiklik karşıtı hareketlerinin odağı haline geldiğini açıkça bildiriyor ama başbakanımızın salladığı yok tabii. Konuşmanın sonunda da “Durmak yok, yola devam!” sloganını tekrarladı. Yola devam edeceğini zaten biliyoruz, engelleyemeyiz de. Ama AKP‘nin yapması gereken durmadan değil, iki dakika durup düşünerek yola devam etmesidir.
  2. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı geldiği zaman kurumlarımız kararı değerlendirip gereğini yapacaktır. Bu karardan herkes üzerine düşen sonucu çıkarmalıdır.
    Bu, ilk mesajıyla çelişiyor. Eğer bu verdiği mesajı uygulayacaksa çok güzel, ama ilk mesajı uygulayacaksa AKP, bir davayla daha karşılaşacağından emin olsun.
  3. Türkiye’nin yolu bellidir. Bu yol Atatürk’ün sözünü ettiği çağdaş uygarlık yoludur. AB yolundan bizi kimse döndüremez.
    “Demokrasi bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız.” diyen bir adamın Atam‘ı diline pelesenk etmesinin samimiyetsizliği bir yana, Atatürk‘ün sözünü ettiği çağdaş uygarlık yolunu yanlış anlayıp AB yolu sanan bir adamın ülkemizde başbakan oluşunun acısıyla bir süre daha yaşayacağız. Benim bu mesajdan anladığım budur.

Gelelim, kararı açıkladığı metni okuduktan sonra aldığı ilk soruya göğsünü gere gere “Ben ret oyu verdim arkadaşlar.” diyen Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç‘ın verdiği mesaja:

Ben bu sonucun çok iyi tahlil edileceğine, değerlendirileceğine, analiz edileceğine ve ilgili siyasi partinin buradan alması gereken mesajı alacağı temennisinde bulunmak istiyorum.
AKP
yandaşı bir kişilik bile bunu diyebiliyorsa, ortada gerçekten dikkat edilmesi gereken bir şeyler var demektir. AKP “Biz dersimizi aldık, bundan sonra daha dikkatli davranacağız.” derse, yerel seçimlerde de fark atar, diğer seçimlerde de. Ama “Biz laiklik karşıtı değiliz, yok öyle bir şey!” deyip kargaları bile kendine güldürmeye devam ederse inandırıcılığını kaybeder. Kaldı ki bir başka kapatma davasıyla karşılaşmaması gerekiyor çünkü nasıl bir lisede bir öğrenci, aldığı ihtar cezasından sonra hareketlerine devam ettiğinde okuldan atılırsa, AKP de benzer şekilde kapanacaktır.

Sonuç: Gönlümden geçen karar çıkmadı ama beynimden geçen çıktı, yani beklediğim karar zaten hazine yardımının kesilmesiydi – kesilen yardım da 22.3 milyon dolar bu arada; eminim yarınki grup toplantısında göbek atacaklardır böylesine ufak bir cezayla yırttıkları için. İyimser olarak bakarsak çıkaracakları yaygaraları çıkarıp ülkeyi daha da gereceklerine, savaş gazisi tripleri yaparak olayı bir demokrasi zaferi olarak nitelendirecekler. Temennim bunu haftalarca gündem malzemesi yapacaklarına, aldıkları ihtarın önemini fark ederler ve bir aydınlanma (gerçek bir aydınlanma) yaşayıp ülkeyi iyi bir noktaya getirmek için biraz olsun çaba sarf etmeye başlarlar.

Ek (31 Temmuz 2008, 17.41): Bir yanlış anlaşılma var gibi, gidereyim: AKP‘nin kapatılmamasını hazmedemediğimden dolayı yazmadım bunu. Gönlümden geçen karar kapatılması yönündeydi, yukarıda da yazdım. Ama yukarıda yazdığım diğer şey aklımdan geçenin ise bu alınan karardı. Siyasi konularda siyasetçi olsun olmasın kimse duygularıyla konuşmamalı, yazmamalı. Ben bu yazıyı aklımla, aklımdan geçenlerle yazdım ve kurduğum mantığa göre de bu karar oldukça iyi ve yeterli. Lütfen sizler de yorumlarınızı kalbiniz doğrultusunda değil, mantığınız doğrultusunda yazın ki, ortak paydalarda buluşabilelim ve kısır döngü içerisinde kavga edip birbirimize hakaretler yağdıracağımıza, aynı fikirde olduğumuz konularda birbirimize hak verip “daha huzurlu” bir ortam yaratalım.

Barış Ünver
30 Temmuz 2008

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.