“Yatacak yerin yok AKP!”

Beyn’deki yazılarımda CHP‘yi savunduğum da oldu, yerdiğim de oldu. Bunun yanında MHP‘yi, AKP‘yi övdüğüm, Milli Gazete‘den alıntı yaptığım yazılarım da var. Yine de siyaseti “AKP‘li değilsen CHP‘lisin, belki MHP‘lisin” diye yorumlayanlar tarafından epey bir süre “CHP‘ci” olarak yaftalandım. Şu anda genel olarak desteklemediğim, sadece kişisel bazda birkaç üyesini çok sevdiğim (ki AKP üyelerinden de, MHP üyelerinden de, başka partilerin veya bir partiye mensup olmayan siyasi figürlerden de çok sevdiklerim vardır ama niyeyse göz ardı edilir) bir partiyi desteklediğimin düşünülmesi çok çok yanlış, bunu tekrar tekrar anlatacak değilim. “Spor takımı tutar gibi parti tutmayı bir gereklilik olarak görenlerin beni illa bir partiye yakıştırmaya çalışmaları normaldir.” diyor ve geçiyorum.

Koca bir paragraflık savunmayı niye yaptım? Çünkü dün sabah OdaTV‘de, daha önceden ne basında ne de yüz yüze hiç karşılaşmadığım bir milletvekilinin hayranlık uyandırıcı konuşmasını izledim. İzlemek yetmedi, paylaşmak istedim.

Videoyu izletmeden önce, tamamen ilginizi çekme maksadı ile, konuşmadan aldığım 5 önemli sözü listelemek istiyorum:

  • Bir Allah’ın kulu çıksın buraya desin ki: “Biz 8 yıllık iktidarımızda 1 tane fabrika yaptık.” Baba malını babalar gibi sattınız ve mirasyedi bir hükümet oldunuz.
  • Biz CHP milletvekilleri olarak Abdi İpekçi Parkı’nda, meydanlarda, o işçilerin sorunlarını dinlerken siz oturduğunuz yerden milletin telefonlarını dinlediniz!
  • Silivri’de “faşist hukuk”, Silopi’de “liboş hukuk”, Deniz Feneri’nde “işlemeyen hukuk” düzenini icat ettiniz.
  • ABD’den korktuğunuz kadar Allah’tan korksaydınız bu memleketi bu hale getirmezdiniz!
  • 2 tane adresi ezberleyemeyen adamdan süikastçı mı olur? Bırakın bu Berlusconi sendromunu!

Dördüncü maddedeki sözü tamamen kalınlaştırarak yazdım çünkü konuşmanın en çok tepki alan, en can alıcı sözü o. AKP‘li milletvekillerinin öfkeli çığlıklarını rahatça duyabiliyorsunuz. Biraz belaltı bir ifade ama ne yazık ki yanlış değil.

Bu arada videonun en komik bölümü, İnce‘nin AKP‘li milletvekillerinin bağırtılarına karşılık olarak  “CHP‘ye de sataşacağım, size ne?” demesi ve sonra kameranın Baykal‘a dönmesi, Baykal‘ın korku dolu bakışlarla parmağını “yapma” anlamında iki yana sallaması.

Neyse, bu kadar giriş yeter; Cumhuriyet Halk Partisi‘nin Yalova milletvekili Muharrem İnce‘nin 12 dakikada AKP‘nin ve Türkiye‘nin durumunu çok güzel özetlediği meclis konuşmasını, aşağıdan izleyebilirsiniz:

AKP hakkında benim diyebileceğim başka bir şey yok, her şeyi sayın İnce o kadarcık süreye sıkıştırmayı başarmış. Helal olsun. Madem AKP hakkında söylenecek söz kalmamış, ben de CHP hakkında konuşayım:

CHP‘nin “kaybeden” bir parti olmasının, “muhalefet partisi” adıyla özdeşleşmesinin sebeplerinden biri de, bu gibi adamların geri planda kalmasıdır. Muharrem İnce‘nin konuşmasını Deniz Baykal yapsa en aşağı 40 dakika süreceği için etkili olmaz. Deniz Baykal iyi bir hatip değildir. Oysa Muharrem İnce; gerek ses tonu ve vurgulaması, gerekse kısa konuşmalara dağ gibi konuları sığdırma yeteneği (tabii kendi yazdıysa) ile partinin sözcülüğü gibi bir göreve getirilmiş olsaydı, CHP şu anda AKP‘nin yediği bütün herzelerin hesabını sorabilecek güçte olurdu. Bunun yerine Deniz Baykal gündemle alakalı üç cümleyi otuz cümlede anlatarak herkesin canını sıkıyor ve o parti ana muhalefet partisi oluyor. Oldu.

Sadece Muharrem İnce olsa iyi; Kemal Kılıçdaroğlu bile partinin sesi olamıyor artık! Yalnızca birkaç konuda doğru, oturaklı sözler sarf ediyor ama dışarıdan bakan biri olarak bana öyle geliyor ki Kılıçdaroğlu, sadece kendisine izin verildiği zaman konuşabiliyor. CHP, Kılıçdaroğlu‘nun halkçılığını ve yaptığı farklı tür (yalnızca lafa ve laf dalaşına dayalı olmayan, belgeli) siyaseti kullanmayı becerebilse belki şu anda kamuoyunda çok daha sempati gören bir parti olurdu. Hala geç değil, orası ayrı.

Benim de, kahvehanelerdeki ülke kurtaran okey ustalarının da, sokakta yürüyen herhangi bir vatandaşın da beklediği veya istediği şey; CHP içerisinde kapsamlı bir ihtilalin, devrimin gerçekleşmesi. Ve ne kadar tecrübeli olursa olsun, Baykal‘ın o koltukta oturmaya devam etmesi bile tek başına CHP‘nin şu anda belki yüz bin oy daha az almasının sebebidir. Miktarı elbette ki kafamdan attım ama sokağa çıkıp insanlara sorsanız; CHP‘ye sempati duyanların büyük çoğunluğunun Baykal‘ı istemediğini, CHP‘ye sempati duymayanların ise Baykal‘ın koltuğuna yapışık kalmasından memnuniyet duyduğunu düşünmek abes kaçmaz.

Oh be, rahatladım.

Barış Ünver
19 Ocak 2010

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.