Bildirimsizliğin getirdiği huzur

Telefonunuzun bildirim çekmecesini açın. Kaç bildirim görüyorsunuz? Sıfırsa, süper. Tek bildirim varsa, eh işte. Birden fazla bildirim varsa, kendinize yazık ediyorsunuz.

Mobil cihaz bildirimleri, anksiyeteyi tetikliyor

Başta akıllı telefonlar, akıllı bileklikler ve akıllı saatler olmak üzere mobil cihazlar, beynimizde muazzam değişikliklere yol açtı. Bu sadece kötü yönde olmadı, ama yazının konusu gereği kötü taraflara odaklanmam lazım: Bu cihazlardaki uygulama kullanma alışkanlıklarımız ve bu uygulamaların cihazlarımıza gönderdiği bildirimler, beynimizdeki hormonal dengeyi bozuyor. Daily Mail’in atıfta bulunduğu bilimsel araştırmalara göre;

  • Her gelen bildirim, beynimizde “stres hormonu” diye tanınan kortizolun salgılanmasına sebep oluyor ve bildirimi kontrol edene kadar salgı ufak ufak devam ediyor.
  • Bu hormonun fazla salgılanması, anksiyete (kaygı) sorunlarını tetikliyor.
  • Bildirimler yüzünden dikkatimiz dağılınca, işe geri dönmemiz hem zaman alıyor hem de odağımızı toparlamamız güçleşiyor. Bu sebeple üretkenliğimiz %40’a kadar düşebiliyor.

Günde ortalama 80 defa telefonumuzu kontrol ediyormuşuz, öyle diyor Daily Mail. Daha fazla olduğuna yemin edebilirim ama öyle diyelim bakalım. Bu sürekli kontrol etme alışkanlığı kimilerinde bir soruna yol açmazken, kimilerini ciddi şekilde etkileyebiliyormuş. Bildirimleri kontrol etmemenin verdiği huzursuzluğu madde bağımlılığıyla karşılaştırıyor, kaynak gösterdiğim makale.

Bu kaygı hissini doğrulamak için bilim insanlarına, akademik araştırmalara falan gerek yok elbette (ama yine de kendilerine teşekkür ederiz). Günlük hayatımızda bu “akıllı” cihazlara nasıl esir olduğumuzun zaten farkındayız. Klişe eleştiriler yapmayacağım çünkü bu cihazlar aynı zamanda hayatımızı, yüzyıllar öncesinde yaşayanların aklının alamayacağı kadar iyileştirdi. Her şeye rağmen, kontrolsüz büyümenin her zaman sıkıntı getirmesi gerçeğini bu konuda da tecrübe ediyoruz: 2007 yılı öncesine kadar hayatımızda olmayan cihazlar şu anda ceplerimizi ele geçirdiği gibi, dikkatimizi de esir aldılar.

Neyse ki, buna karşı yapabileceğimiz şeyler de var.

Hangi bildirimler kapatılmalı?

Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir elbette, ama benim için yanıt basit: O an bakmak zorunda olmadığımız her şeyi kapatabiliriz, kapatmalıyız. Buradan yola çıkarak, şu adımları izledim:

  1. Anında mesajlaşma uygulamalarının (WhatsApp, Telegram, Messenger gibi) bildirimleri, gruplar dışında açık kalabilir. Kendi kurduğum grupların bildirimleri bile kapalı.
  2. Sosyal ağ uygulamalarının (Instagram, Twitter gibi) bildirimleri tamamen kapalı. Oradan yollanan özel mesajların bildirimlerinin açık tutmayı düşünebilirsiniz ama onların da kapalı olması iyi olur; hatta sonradan bakabileceğiniz mesajlar için arkadaşlarınıza “bana şuradan mesaj at” diyebilirsiniz.
  3. Eposta bildirimlerim tamamen kapalı. Kişisel eposta kutum yanında iş eposta kutum bile sessizde. Zaten günde birkaç defa kontrol ettiğim şeylerin bildirimlerini almaya ne gerek var?
  4. Almak zorunda olduğum bildirimlerim açık. Mesela alarmlar, mesela hatırlatmalar. SMS bildirimlerini kapatabilirim, sonuçta onların hiçbiri acil olmuyor, ama her ihtimale karşı açık tutuyorum. Zaten benim talebimle gelen SMS’ler (çift adımlı doğrulama vb.) dışında nadiren SMS alıyorum.
  5. Bilgisayardan ara sıra bakabileceğim şeyler için uygulama kullanmıyorum, kullandıklarımı kaldırıyorum. Yıllardır Facebook kullanmıyorum mesela. Gmail’i istisna olarak tutmak zorundayım sadece.
  6. Akıllı telefonunuzun, akıllı bileklik ve saatinize gönderdiği bütün bildirimleri kapatın. Akıllı bileklik kullandığım dönemde WhatsApp mesajlarının, epostaların bildirimlerini açmak gibi bir gaflete düşmüştüm. Aman diyeyim.
  7. Kilit ekranında bildirimlere ihtiyacınız var mı? WhatsApp mesajları dışında benim ihtiyacım yoktu (o bildirimlerin de içeriğini görmeme ihtiyacım yoktu), onun dışındakileri kapattım.
  8. Bildirim gelince ekranın açılmaması şart (zaten çok şarj yiyen bir şey bu). Telefonunuzun üstünde bir bildirim ışığı varsa, onu da kapatın derim. Ben bildirim sesini bile kısacık, kesinlikle rahatsız etmeyici bir “damla” sesi olarak ayarladım; çok memnunum.

Telefonunuzda bu ayarların nasıl yapılacağını tek tek göstermem mümkün değil, ama Android ve iOS sistemlerinin son birkaç yılda çıkan yeni sürümleri bu işi inanılmaz kolaylaştırdı. Bulamazsanız, telefonunuzun markasıyla modelini girip, yanına tırnaklar olmadan “notifications disable” yazıp arattığınızda karşınıza eğitici İngilizce videolar çıkacaktır (örneğin Huawei P30 notifications disable). Türkçe eğitici videolar çıkar mı bilmiyorum, o yüzden Türkçe aratmanızı önermedim, ama denemesi bedava.

Uyarı: İlk başta bildirimleri kapatmak da kaygıyı tetikliyor!

Telefonumdaki tüm bildirimleri kapatınca huzura ereceğimi, rahatlayacağımı sanmıştım. Çok fena yanıldım: İlk etapta bir şeyleri kaçırma korkusu (“fear of missing out” veya kısaca FOMO diye biliniyor) yüzünden belki 5 dakikada bir telefonun kilidini açıp kontrol etmeye başlamıştım.

Siz de ilk başta bu “geçiş dönemini” yaşarsanız, dert etmeyin ve 1 hafta gibi bir sürede geçeceğini bilin. Yukarıda bahsettiğim gibi, bilim insanları bu işi madde bağımlılığıyla benzeştirmiş. Madde bağımlılarının çektiği yoksunluk semptomları gibi, siz de o bildirimlerin yoksunluğunu çekeceksiniz. İyi haber niyetine, kısa bir süre sonra bu yoksunluğu yaşamayacağınızı da söyleyebilirim.

O süreci de atlattıktan sonra, çok daha rahat bir hayat sizi bekliyor. Abartmıyorum.

Son ipucu: “Rahatsız Etmeyin” modu! ❤

Aşağı yukarı her akıllı telefonda bulunan ama çok azımızın kullandığı bir özellik var: “Rahatsız Etmeyin” modu. Sanırım adından dolayı pek dikkat çekmiyor çünkü aslen iletişim amaçlı kullandığımız akıllı telefonlarımızda bu modun ismi, iletişimi tamamen kapatma imasında bulunuyor. Ama doğru kullanırsak inanılmaz işimize yarıyor.

Bu özellik, programlanabilir bir özellik. Yani istediğiniz saatlerde açıp kapatabiliyorsunuz. Nimet gibi, lütuf gibi bir özellik bu. Ben her gün geceyarısı açılıp sabah 6’da kapanan bir ayar yaptım; alarmlar zaten hariç tutuluyor, ben art arda aramaları da hariç tuttum. İsterseniz istediğiniz günlerde açılma ve kapanma saatlerini değiştirebilir veya bazı kişileri hariç tutarak o kişilerin sizi her saatte rahatsız edebilmelerini sağlayabilirsiniz.

“Art arda arama”dan kastım da şu: Bir kişi normalde bu mod açıkken sizi aradığında ekran açılsa da telefon ses çıkarmıyor, titremiyor. Ama aynı kişi 15 dakika içinde sizi ikinci defa ararsa, o zaman telefon sanki o mod açık değilmiş gibi titriyor ve/veya çalıyor. Böylece gecenin bir yarısı canı sıkıldığı için size mesaj atan, arayan insanlar sizi uyandıramıyor ama acil bir durum varsa arayan kişi sizi ikinci arayışında telefonunuz çalmaya başlıyor.

Sonuç

Akıllı cihazlar, adı üstünde, bizim aklımızın üstüne bir akıl daha koymuş gibi yaşamamıza yardım ediyor. İletişim başta olmak üzere sağlık, eğlence, iş gibi konularda hayatımızı çok iyi yönde geliştiriyorlar. Ama bunun yanında dikkatimizi dağıtması, daha fazla para harcatması gibi konularda da zarar verebiliyorlar. Bu cihazları ve cihaz yazılımlarını/uygulamalarını geliştirenler bu zararları önleme konusunda (bence) daha sorumlu olsalar da, bizim de kendi hayatımız konusunda sorumluluk almamız gerektiği bir gerçek.

Bildirimleri kapatıp “Rahatsız Etmeyin” modunu kendinize göre programlayarak, sağlığınız için bir adım atacağınızı unutmayın. Kendinize iyi bakın.

Barış Ünver
08 Mart 2021

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.