2024 yılı planlarım: Yarıyıl özeti

Yılın ilk yarısı bitti. Geçen yıl yazdığım 2024 yılı planlarımın bazılarını kısmen, bazılarını %100 uygulayabilirken bazılarını iptal ettim, bazılarına dokunmadım bile. Ocak, şubat, mart, nisan ve mayıs özetlerinin ardından bu yazıda hem haziran ayımı, hem de 6 aylık gelişimimi özetleyeceğim.

Planları yazdığım yazıdan ve aylık raporlardan farklı olarak, bu yazıda 2024 planlarımı dört ana başlıkta değerlendireceğim.

Yazma planlarım (★★★☆☆)

Beyn: Yılın ilk yarısında Beyn’e yazmayı düşündüğüm kadar yazı yazmadım. Altı ayda, yıllık planlarım konusunda yazdıklarım dışında yalnızca 9 yazı yayınlamışım (diğerlerini de sayarsam 13 yazı). Hedefim haftada bir yazı yayınlamaktı yani 6 ayda 26 yazı yayınlayacaktım, hedefimin sadece yarısına ulaşmışım. Üzücü.

Twitter (X): En ilginç değişim burada yaşandı. 16 yıl boyunca Twitter’da 3000 civarı takipçi “kasabilmiştim” ama çok alakasız bir yerden takipçi kitlemi, daha doğru ifadeyle “etki alanımı”, dört katına çıkardım. 9 milyondan fazla görüntülenen şu tweet’im 60 bine yakın kez kaydedildi, 40 bine yakın beğeni aldı, 3 binden fazla kez retweet edildi. Şaşkın bir teşekkür mahiyetinde şu yazıyı yazdım. Twitter’daki etki alanım bambaşka bir kitleye dönüştü, açıkçası hayatıma önemli bir etkisi de olmadı ama elbette mutlu oldum.

Uzun öyküm: Maalesef uzun öyküm konusundaki ataletim, en büyük hayal kırıklıklarımdan biri oldu. İki arkadaşıma bugüne kadar geldiğim noktayı okutup yorumlarını aldığımda öykünün başına yeniden oturup, her hafta bir bölüm daha, olmazsa bir paragraf daha yaza yaza bitirebileceğimi düşünmüştüm. Bir paragraf bile yazmadım.

Hız optimizasyonu kitabım: Benzer bir hayal kırıklığı da iş kitabımda oldu; %80’ini bitirdiğim kitabın bölümlerinin sıralamasını yapmak için uzun süre uğraştım, büyük ölçüde başardım ancak yine orada kaldı. %85 diyelim.

Eposta bültenim: Twitter’da paylaştığım soğuk demleme kahve tarifi onca beğeni, retweet, kaydetme ve takipçinin yanında eposta abonesi de kazandırdı – tamı tamına 101 abone. Çünkü Twitter’da paylaştığım tarifi aynı zamanda Beyn’de de paylaştım ve tweet dizisinin sonunda Beyn’deki paylaşımın bağlantısını da verip, insanlardan abone olmalarını rica ettim. Peki, ne işe yaradı? Tariften sonra Beyn’de yayınladığım tek yazı, şu yazı oldu. Gelen eposta abonelerine o yazı dışında hiçbir şey sunmadım yani. Yine de abone sayımın artabileceğini de görmek güzel oldu ve az da olsa motive etti.

LinkedIn: Yazdığım yazıların büyük çoğunluğunun LinkedIn’de paylaşıma uygun olmayacağına karar verdiğim için, oradaki bağlantılarımın canını sıkmamak adına oraya eğilmemeye karar verdim. Ayrıca gördüm ki orada da 3000 karakter gibi abuk bir gönderi sınırlaması varmış ve premium üyelik o sınırı kaldırmıyormuş. Peh.

Obsidian: 2023 yılında bir ara görüp ısınamadığım, mayıs ayı sonunda tekrar şans verip ısındığım, haziran ayında birazcık aşık olduğum Obsidian beni yeniden yazmaya alıştırabilir. Temmuz ayı özetinde daha detaylı yazarım çünkü haziran ayında değil, temmuz ayında Obsidian konusunda gerçek anlamda ilerleme katettim; yine de haziran ayında da Obsidian’la ilgili aklıma gelen fikirler beni çok heyecanlandırdı.

Ne yapmalıyım?

Net bir şekilde daha fazla içerik üretmem gerekiyor. Aslında içerik üretmek için malzemem bol ama her gün oturup “yazı yazma” refleksim yok olalı çok oldu; yerine istediğim zaman “tweet atma” refleksi yerleşti.

  • Twitter’dan kurtulmak istemiyorum ama oraya bir şey yazacağım zaman “Bundan tweet yerine iki paragraflık bir yazı çıkar mı?” sorusunu sormayı öğrenmem lazım.
  • Twitter’ı kullandığım gibi Obsidian’ı da günlük düzende kullanmalıyım.
  • Beyn’e haftada en az bir (mümkünse iki, üç) yazı yazıp hem siteden, hem Twitter’dan, hem Substack’ten (hem de uygun bir yazıysa LinkedIn’den) yayınlamam gerekiyor.
  • Yazdığım uzun öyküye de, iş kitabına da haftada birer saatimi ayırmak zorundayım. Ayrıca bu iki kitabı da en kötü haliyle bile olsa bitirmeliyim.

Kodlama ve pasif gelir planlarım (★☆☆☆☆)

Speed Booster Pack: Ocak ayında yeşeren umutlarım mart ayı sonunda söndü ama nisan, mayıs, haziran aylarında tekrar yeşertebilirdim… Yapmadım. Yılın ikinci yarısı değişimlere gebe olabilir. Olmayabilir de.

Diğer projeler: Önce Speed Booster Pack projesinde hangi yoldan gideceğime karar vereyim, diğer projelere sonra bakacağım. En azından şimdilik böyle düşünüyorum.

Mevcut pasif gelirlerim: Bir WordPress eklentisinin, bir de hosting firmasının satış ortaklığı programlarından elde ettiğim pasif gelirlerim vardı, onlarda maalesef azalmalar oldu.

Ne yapmalıyım?

  • Yukarıda yazdığım gibi, SBP üzerine daha fazla eğilmek istiyorum.
  • Diğer projelerden bir site monitörü projesine kaynak (zaman ve para) aktarmayı düşünebilirim ama öncelik SBP’de.
  • Hosting gelirleri benim için önemli bir kalemdi, o konuda biraz daha çalışma yapmalıyım ama (aktif gelir getiren işim olan) Optimocha’daki müşteri sayım da azaldığı için işim zor.
  • Kira geliri de pasif gelirdir, borsadaki hisselerin temettüleri de pasif gelirdir ama onlara odaklanma konusunda hâlâ çekinceliyim.
  • Belki de geliri pasif/aktif diye ayırmayı bırakmalıyım, bilmiyorum. Yeterli birikime ulaşmadan, yeterince tempolu çalışmayı öğrenmeden pasif gelir kaynaklarımı nasıl geliştireceğim ki? (Pasif gelir minimum çabayla elde edilen “otomatik” gelir olabilir ancak pasif gelir kaynaklarını geliştirmek için önemli miktarda para ve zaman kaynağı ayırmak gereklidir.)

Çevre yapma planlarım (★★★★☆)

Bilişimci görüşmeleri: 26 haftada 25 görüşme bence gayet iyi oldu! Haziran ayında aşağıdaki üç güzel insanla görüştüm:

Partideki çevrem: Seçimde bile görev alamayınca, partide yer almak istememe rağmen partide bana yer olmadığına kanaat getirdim. Sağlık olsun, küsmek yok, canım sıkılsa da elimden gelen yardımı yapmak için hazır olmaya devam edeceğim. Tabii elimden gelen yardımı yapmak için adım atmayı artık düşünmüyorum.

Ne yapmalıyım?

Açıkçası bu kategoride çok da bir eksik görmüyorum. Zaten çevre dediğin öyle ha deyince bin katına çıkmaz bence, çıkmamalı. Çevremin şu anki büyümesi bence yeterli.

Sağlıklı yaşam planlarım (★★★☆☆)

10 bin adım: Sağlıklı yaşam adına en tutarlı alışkanlığım bu oldu diyebilirim. Yıllardır ortalama 10 bin adımı atardım ama bu yıl “ortalama” değil “minimum” 10 bin adım adım atmayı hedefliyordum. Yedi gün dışında bu hedefi her gün tutturmayı başardım; 10 bin adımın altında kaldığım son gün 23 Mart 2024’tü. Günlük ortalama adımım 12 bin civarında.

Daha iyi beslenme: Bu konuda mesafe kat ettim–geçen yıl evlenmemin katkısı da büyük oldu! 😂 Canım eşim, Burcu’m dünyanın en iyi aşçılarından biri olduğu için dışarıdan tükettiğim öğünlerin sayısı (özellikle mayıs ve haziran aylarında) belirgin biçimde azaldı. Ne var ki bu sefer de ortaya “porsiyon kontrolü” sorunu çıktı: Müthiş yemekler yaptığı için iki tabak yediğim oluyor. Sonuç olarak istediğim kiloya (83-84) inemedim (87 civarında geziniyorum) ama yazın sıcağı o konuda yardımcı olacak gibi. Du’ bakalım.

Spor salonu: İlk aylarda gittiğim spor salonunu son aylarda bıraktım, sebebi de (bir sonraki maddede bahsedeceğim) boyun sakatlıklarım. Evde devam ediyorum ancak istediğim kadar düzenli değilim, onun da sebebi sıcaklar. Ne güzel, her şeye bahanem var. Koşu ayakkabısı alıp, 10 dakika uzağımdaki koşu parkurunda koşmamak için de bir bahane bulmam lazım.

Boyun düzleşmesi: Boynumla ilgili problemlerin bu kadar büyüyeceğini düşünmezdim. Maalesef geçmişte ufak ufak hissettiren boyun ağrıları, tutulmaları vb. bu yıl iyice kronikleşti ve MR çektirip doktorlara gösterdiğimde önce yanlış bir teşhisle boyun fıtığım olduğunu, sonra doğru bir teşhisle boyun düzleşmesi yaşadığımı öğrendim. Belki spordan bile önce boyun ve trapez kaslarımı güçlendirmem lazım ama… yok, buna da bahanem yok. Kendime dikkat etmezsem (yeni girdiğim) yetişkinlik döneminde çok sıkıntı yaşayacağım.

Uyku düzenim: Yine payeyi Burcu’ma, evliliğe vereceğim çünkü Burcu’yla birlikte yaşamaya başladığımızdan beri geceleri daha erken yatıp, sabahları daha erken kalkıyorum. Bu değişimin mantığını da (hem kendime hatırlatmak, hem Burcu’ya vurgulamak için) şöyle açıklıyorum: Burcu gibi erken yatıp erken kalkmazsam, gün içinde 7 saate yakın daha az görüşmüş, daha az birlikte yaşamış oluyoruz. Onun kadar erken yatıp erken kalkmam hâlâ tam anlamıyla mümkün değil, üstelik gecenin üçünde/dördünde yatıp öğlene doğru uyandığım hâlâ oluyor ama yine de doğru yolda ilerliyorum. Burcu’ya şükran duyuyorum, kendimle gurur duyuyorum.

Dürtüsellik (DEHB): Tartışmasız biçimde bu yıl yaşadığım en büyük değişim bu konuda oluyor! Diğer aylarımın raporlarında “dürtüsellik” başlığı neredeyse her zaman altı en boş başlıktı ama haziran ayında her şey değişti diyebilirim.

Yılın başında “Daha az dürtüsel biri olacağım.” kararını verdiğimde (10 numaralı karar) “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” adına hiçbir şey bilmiyordum. DEHB konusunda önüme gelen bir yazıyı (epey erteledikten sonra) 11 Haziran 2024 tarihinde okumaya başladığımda, yazının içinde gördüğüm bir paragraf beni şoke etti:

I’ve talked to countless people with ADHD. Everyone says they were described as children the same way: “Smart, but lazy.” That’s me. My house is full of projects I can’t complete.

Beni de çocukken “Zeki ama çalışmıyor.” diye (överken) eleştirirlerdi. Benim de hayatımda yarım bıraktığım tonla proje var. Dolayısıyla bu paragrafı okuduğumda kelimenin tam anlamıyla beynimden vurulmuşa döndüm. Sonraki haftaları DEHB üzerine okumalar, araştırmalar yaparak geçirdim. Okudukça, araştırdıkça gördüm ki, dürtüsellik konusunda yaşadığım ve kendimi eleştirdiğim pek çok şeyi DEHB ile açıklayabiliyorum.

Net bir şekilde söyleyebilirim: Hayatımda bir dönüm noktasında olduğumu hissediyorum. Yine de kendi kendime teşhis koymamam gerektiğini biliyordum ve yıllar önce düzenli olarak gittiğim psikoloğuma tekrar başvurdum. Temmuz ayı içinde gireceğim iki testin sonuçlarına göre hayatım değişebilir. Ayrıca testlerden sonra DEHB üzerine bir yazı yazıp yayınlayacağım–muhtemelen üstteki birkaç paragrafı kopyalayıp o yazıya yapıştırırım.

Bu arada, okuduğunuz bu yazıyı normalde yılın ikinci yarısının başında (yani temmuz ayının başında) yazmam gerekiyordu. Yazıyı yayınladığım tarih 25 Temmuz 2024. Bilin bakalım neden? Evet, ey-diğ-eyç-diğ, değ-eğ-heğ-beğ.

Ne yapmalıyım?

Bu bölümde yaşadığım sağlık sorunlarının üzerine daha fazla kararlılıkla gitmem gerekiyor. Vücudum ve zihnim konusunda yaptığım araştırmaların isabetliliğine güveniyorum, bu yüzden “Ne yapmalıyım?” sorusunun cevabını buraya yazma ihtiyacı hissetmiyorum. (Bu arada söylemeyi unuttum: Bu raporları siz okurlarımdan çok kendim için yazıyorum.)

Sonuç

Planlarımı bu başlıklara bölünce, verdiğim yıldızlar biraz daha iyi hissettirdi. Ayrıca her bölümün sonuna yazdığım “Ne yapmalıyım?” bölümleri nerede olduğumu ve nereye gitmem gerektiğini çok iyi göstermiş oldu.

Bundan sonra aylık değil, çeyreklik “raporlar” yazacağım. Aylık gelişimimi görmek yerine üç aylık gelişimimi görmek daha mühim.

Sevgiler.

Barış Ünver
25 Temmuz 2024

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.