IF Performance Hall’daki Cem Adrian konseri!

DİKKAT: Bu yazı, Beyn'in "Arşiv" kategorisine aittir. Yazının arşivlenmiş olması, yazı içindeki bilgi ve görüşlerin artık önemsiz veya geçersiz olduğunu gösteriyor olabilir.

İki yıldır bıkmadan dinleyip de hiç canlı performansına tanık olamadığım Cem Adrian‘ı bu sefer kaçıramazdım, kaçırmadım da :). Müzik konusundaki etkinliklerin birçoğuna beraber gittiğim aşmış insan Arda ile beraber dün gece If Performance Hall‘daydık. Bu muhteşem geceyi kaçırdığınız için çok pis dalga geçmeyi planlıyorum hepinizle. Fotoğraf falan da çektim, bakıverin bari buradan.

Akşam 9’u çeyrek geçe gibi Kızılay‘daki Dost Kitabevi‘nde Arda‘yla buluştum. Oradan Tunus Caddesi‘ne yol aldık, zira kapılar 10’da açılıyordu. 9 buçuk gibi oraya vardığımızda çoktan dışarısı dolmuştu, biz de bir köşeye oturup beklemeye başladık.

Kapılar açıldıktan sonra içeri girdiğimizde tüm masalar ve oturulacak yerler kapılmıştı, biz de barın önüne geçip orada etrafa bakınmaya başladık.

Kapılar 10’da açıldı fakat konser 12’de başlayacak, 1’de bitecekmiş. Biraz hayal kırıklığına uğrayıp giriş ücreti olan 15 liraya dahil olan ücretsiz votka-burn‘lerimizi içmeye devam ettik. Sakarlığım tuttu, Arda‘nınkini devirdim :D. Allah’tan barmen iyi adam çıktı da ikincisini ücretsiz verdi. Yalnız içkiler nasıl olduysa hem Arda‘nın, hem benim midemizi bulandırdı – hatta ben bitiremeden tuvalete gidip kusmak zorunda kaldım!

Ve konser başladı! Sahneye çıktığında ellerimiz direkt olarak fotoğraf makinalarımıza gitti, ama benim fotoğraflarım pek iyi çıkmadı – Arda‘nınkilerse karanlık olmasa da tek renk gibiydi. Yazının sonuna koydum işte fotoğrafları, bakarsınız.

Neyse, ne diyorduk? Cem Adrian. Muazzamdı, söylemiştim değil mi? Sesi bir veya iki kere bozuldu, gerisinde mükemmele fena halde yakındı. Üstelik kalabalık olarak istediğimiz şarkıları bağırdığımızda onları söylemesi çok kibar bir hareketti :). Ben bir seferinde “Ayrılık! Ayrılık‘ı söyle!” diye bağırdım, beş saniye kadar kafalar bana çevirildi, sonrasında önlerden bir kız daha “Ayrılıık!” diye bağırdı ve Ayrılık başladı :). Ucuz kurtuldum yani rezil olmaktan.

Konserin sonlarına doğru çıkışa doğru ilerlerken sahneye daha da yakınlaştığımız için fotoğraf çekebileceğimizi fark ettik. Arda‘nın fotoğraf makinasının hafızası dolmuştu, benim makinayla çekebildim fotoğrafları – beklentimin çok üstünde bir kalitede çıktı fotoğraflar :). Son şarkısını bitirmeden hemen önce benim makinamın pili bitti. Son şarkısından sonra alelacele sahneden inerken fotoğrafını çekebilseydim muhteşem olacaktı zira adam önümden geçti! Bir arka kapıdan çıkacağını tahmin edip Arda‘yı da alıp binanın arkasına geçtim, geçer geçmez de karşımda Cem Adrian‘ı buldum! Resim çekmek istediğimi görünce “Acelem var, gitmem lazım, sonra…” dedi ama hemen sonra durakladı, eli havada poz verdi :). Aşağıda, 12. fotoğrafta görebilirsiniz bu pozu.

Konser sonrası Arda‘nın önceden de ziyaret ettiğim Dışkapı‘daki evlerine gittik. İki adet yarım ekmek döner ile bir litre kolayla karnımızı doyurup öldük. Yorgunluktan öldük yani, öyle ki ben kanepeden kalkamayıp orada yatmaya karar verdim.

Barış Ünver
19 Ekim 2007

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.